Edebiyat, Kitap, Yazar/Şair

Aylak Adam ve C

Aron Wiesenfeld. Study for Night Reading

  1921 yılında Mersin’de doğan Yusuf Atılgan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’ne yazıldı. Burada Halide Edip Adıvar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ali Nihat Tarlan gibi isimlerin öğrencisiydi. Albert Camus’un Yabancı romanından etkilenen Yusuf Atılgan’ın ilk romanı Aylak Adam 1959 yılında yayımlamıştır. Atılgan bu kitabında topluma dair birçok konuyu ele almıştır. Aile yaşantısı, insan ilişkileri ve travmalar gibi konuları ele alarak yabancılaşmayı ve zorunlu yalnızlıktan bahsetmiştir. Aylak Adam kitabı ile Yunus Nadi Roman Ödülü’nde ikinci olmuş ve tanınmaya başlanmıştır. Roman “Kış”, “İlkbahar”, “Yaz”, ve “Güz” olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Karakterlerimiz C., babası, teyzesi, Güler, Ayşe ve C.’nin birkaç arkadaşı bulunmaktadır. C. yalnız ve travmaları olan bir adamdır. Babasından kalan miras ile geçinen ve bu sayede çalışmayan biridir. Sinemalarda, kahvelerde, meyhanelerde gezen C. aşkı, O’nu bulmaya çalışmaktadır.
            Kahramanımız C. birini arıyordu fakat insanlarla çok fazla iletişime girmiyordu. Herhangi bir sosyal ortamda bulunmuyor, arkadaş canlısı değildi. Örneğin eski sevgilisi Ayşe’yi bir erkek ile gördüğünde ona onun kim olduğunu bile sormadan aldatıldığını düşünüp bir daha iletişime geçmemesi oldukça ilginçti. “Seni aldatmadığımı biliyordun. Beni yolda düşününce anladın. Bunu anlamayacak insan değildin sen. Gene de gelmedin. Çünkü korktun. O gün bana öyle sapsarı baktıktan sonra karşıma çıkmanın kısacık sıkıntısından korktun. Oysa ben nasıl beklemiştim seni! Atölyede, sinema kapılarında…” . C’nin böyle davranmasının ardında babasının kadın düşkünü biri olması ve C.’nin babasından görmek istediği sevgiden kaynaklandığını düşünüyorum. Babası onun için güvensiz biriydi. Demek oluyor ki insanlar güvensiz biriydi. Travmaları olan C. korkarak yaşamaya devam ediyordu… Bir köşe başında, o köşede bir şeyler olacağını hisseden C. , Güler ile arkadaşını gördükten sonra takip ederek Güler ile tanışma fırsatı elde etmeye çalışıyordu. Bir gün tramvayda Güler ve arkadaşlarını takip ediyorken düşünceleri aslında onun içten içe korkak biri olduğunu gösteriyordu. Bu noktada tekrar babasına olan güvensizliği yüzünden kaynaklandığını düşünüyorum. “Bakma bana kızım, görüyorsun, hamam oğlanları gibiyim. İş yok bende. Sen o yakınındaki gözlüklüye bak.”. Bu olumsuzlukların yanı sıra C. romantik ve ilgi bekleyen biriydi. Küçük bir çocuk gibi ilgi beklemişti Güler’den. Onun okulu asmasını beklemişti fakat olumlu bir cevap alamadığında ona küsmüştü. “-Ya ben! Nasıl pişmandım. Akşamüstü diyordum. Durağa, beni görmeye gelecektin. Ama gelmedin. Birlikte dönecektik. Bu kere yan yana diyordum. Üç tramvaya binmedim. Neden gelmedin? / -Küsmüştüm sana.”
Güler ve C.’nin arkadaşlığının bitmesinin açık bir nedeni vardı. Zamanla birbirlerine olan ilgileri azalıyordu çünkü Güler çocuk ve evlilik hayali kurarken C. bu hayalleri kurmuyordu. Bu durumun sebebi C’nin aile hayatı yaşamamış olmasından kaynaklanıyor olabilirdi.
            Eski sevgilisi Ayşe ile barıştıktan sonra aralarında geçen bir konuşmada çocukluğuna dair konulardan bahsetmişti:
“- Neden hep bacaklarımı öpüp okşuyorsun?
Babasının yüzünü görür gibi oldu. “Zehra, şu bacakların yok mu?” Bıyıklarını buruyordu. Filmdeki kadının o korkunç sesi kulaklarında yeniden çınladı: “Babanı öldürdün.” Doğruldu.
– Çünkü senin bacaklarından korkmuyorum, dedi.”
Bu konuşmanın devamında kadın bacaklarının onda uyandırdığı korkudan bahsetti. Babasının kadın düşkünlüğünden midesi bulanması, babasına benzemekten korkması belki de yaşamak istediklerine engel oluyordu. C. Annesini hiç tanımamış, teyzesiyle beraber büyümüş sadece teyzesinin varlığını bilen bir çocukluk geçirmişti. Teyzesine karşı sevgisi, teyzesinin sadece kendisini sevmesini istemesi bu yaşananlar yüzündendi. Mavi gözlü birini görüp otobüsün peşinden koşmasının sebebiydi bu. Teyzesinin gözlerini andıran, hala O’nu bulma umuduyla yaşayan bir C. sevgiye aç kalmış bir çocuk olarak kaldı. Kadınlardan beklediği de buydu. Gerçekten sevilmek, sevildiğini hissetmek.
            “Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.” Diye düşündü. Cesur ama korkak C. bulamadığı, aramaktan vazgeçemeyeceği O’nu ararken travmalarıyla baş başa kaldı. Onu anlamamızın en iyi sebeplerinden biri belki de aramızda hiçbir farkın olmamasından kaynaklanıyordu. Belki de hepimiz birer C., Aylak Adamdık.

2 thoughts on “Aylak Adam ve C

Bir Cevap Yazın