Ayvalık’ta bir haftasonu kaçamağı
Pandemi döneminde olduğumuzdan hepimizin içi oldukça karardı. Belki içinde bulunduğumuz yasaklar itibariyle bir Ayvalık kaçamağı yapmak pek mümkün değil. Fakat bunu yazmak bana enerji verecek belki siz de okurken sokağa özgürce çıkacağımız günleri anımsayacaksınız ve içinde bulunduğumuz durumdan hep beraber uzaklaşacağız.
Ayvalık’a Ulaşım
Ulaşım konusu ile başlıyorum. Özel aracınızla gelecekseniz bu kısmı geçebilirsiniz. Ayvalık İstanbul(Asya) 5.5-6 saat civarı bir yolculuk sonucu ulaşabiliyorsunuz. Ayvalık’a istediğiniz saatte otobüs bulamazsanız Balıkesir aktarması da hiç zor bir seçenek değil aklınızda bulunsun. Yolda Susurluk Tesislerinde verilen molada ayran içmeyi unutmayın. Ayvalık otogarı biraz merkezden uzak bu nedenle bir şehiriçi ulaşım aracı daha kullanmak gerekebilir. Eğer bizim gibi Cunda’ya geçmeyi düşünüyorsanız kuyruğa bir araç daha ekleniyor.
Ayvalık’ta Konaklama
Kendi deneyimlerime göre kesinlikle Cunda’daki otellerin daha başarılı. Ayvalık merkezindeki butik otellerde biraz yukarda kalıyor yürüyerek ya da araçla(yollar çok dar) ulaşım biraz zorlayabilir.
İlk gün genellikle böyle yollarda geçer akşam yemeğini yer biraz keşif turlarından sonra uyuyakalınır. Yemek yeme yeri önerisi!!! Ayvalık Ege mutfağını çok iyi yansıtan bir yer. Çok güzel zeytinyağlıları ile ünlü. İlk akşam yemeğiniz için size biraz kuytuda kalan “Adamis Ev Yemeklerini” öneriyorum asla pişman olmayacaksınız. Biz de mutluluktan ağlayarak yemiştik zaten. Sonra tabi ben bu kısımda otelinize yerleştikten sonra yemek yediğinizi varsaymış bulundum. Otel konusunda öneri de bulunmayacağım hepsi birbirinden güzel butik otellere sahip hem internetten hem de gittiğinizde karar verebilirsiniz.

Daha sonra o güzel dar sokaklarda şahane evlerin arasında dolanarak günü sonlandırabilirz. Kurulu tezgahları incelemek de oldukça keyifli bilirsiniz zaten tatil beldelerinden takı almadan dönülmez bu bir kuraldır. Burada sabunlar da epey ünlü aromalarını inceleyerek karar verilebilir. Ancak çok yoğun kokulu bir sabun beklentisine girmeyelim ki hayal kırıklığına uğramayalım.
İlk gün önerisi genelde en yoğun aktiviteleri tatilin ilk günü yapmak önerimdir herkese. Tekne turu için ya minibüslerle ya da karşıya geçiren teknelerle Ayvalık’a geri dönüyoruz. Cunda kalkışlı tekne turları da oluyormuş biz oradayken bulamamıştık ama siz yine de bir soruşturun. Bu esnada Türkiye’nin ilk boğaz köprüsüne bakıyoruz. Evet Ayvalık ve Cunda’yı bağlayan köprüye de boğaz köprüsü demişler. Sonra turlardan biri ile anlaşıyoruz. (Hepsinin vaatleri ve fiyatları aynı.) 3 farklı koyda berrak sularda yüzüyoruz. Hatıra için denizden taş toplamayı sevenler için oldukça güzel seçenekler var. Tekne turunda Ayvalık’ta ünlü bir balık olan papalina balığından yiyoruz.
Balık konusuna gelmişken Ayvalık denince herkesin aklına gelen bir şey var rakı-balık-ayvalık. Bu konuda sayısız mekan var bazıları yaptıkları isimlerle eskiden güzel olan ama ünlenince hep bozulur ya güzel yerler öyle işte bazıları. O yüzden girmeden menüyü kontrol ediyoruz. Fiyatlara bir göz atıyoruz ve MUHAKKAK mezelere bakın içeri girip sizinde muhtemelen benim gibi aklınız duracak heyecandan. Her yerde yiyemeyeceğiniz bir meze önerisi: kabak çiçeği dolması gelmişken yemeden gitmeyin derim. Ve bir sürü otlu meze var bütçemiz el verdikçe donatalım masaları.
Son bir mekan önerisinde daha bulunmadan geçemedim. Vino Şarap Evi. Rakı sevmeyenler için gayet iyi bir seçenek olacağından hiç şüpheniz olmasın. E tabi her akşam rakı içecek değiliz bir akşam da şarap içelim diyip gitmek de fena bir seçenek değil aklınızda bulunabilir.
Gel gelelim gezilecek yerlere. Öncelikle Cunda’dan başlıyorum. Cunda’nın güzel sokaklarını daha önce gezdiğiniz varsayarak tabi ki.

Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi Koç Müzesi)
Öncelikle karışıklık olmasın diye belirtiyorum. Aynı isimde Ayvalık’ta da bir kilise bulunuyor biz önce Cunda’dakinden bahsediyoruz. Burası yıllarca harap durumda kaldıktan sonra Rahmi Koç tarafından restore edilerek müzeye dönüştürülmüş. Ölçüm aletleri ve oyuncaklar sergileniyor.

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı ve Yel Değirmeni
Bütün adanın ayaklarınızın altına serildiği iki nokta. Sevim ve Necdet Kitaplığı da Rahmi Koç tarafından restore edilmiş bir alan. Sevim ve Necdet Kent Kitaplığının eski adı Agios Yannis Kilisesi. Bu ismi seramik sanatçısı Sevim hanım ve 2. Dünya Savaşı esnasında zor durumda olan birçok Musevi’nin Türk vatandaşlığı alamasına yardımcı olan Necdet Beyin adı verilmiştir. Hatta bu restorasyon sürecinin sonunda görme yetisi azalan Necdet Bey kitaplık için göremediğime değil okuyamadığıma üzülüyorum demiştir. Bu yapılarda ve Cunda’daki evlerde oraya özgü bir taş olan sarımsak taşı kullanılmış. Bu Yel Değirmeni’nin yer aldığı tepe aşıklar tepesi olarak da adlandırılmaktadır. Düğün fotoğrafçılarının eksik olmadığı bir yer kendisi.

Ayvalık Taş Kahve
Ada sahilinde bu yapının kimsenin gözünden kaçmadığına ben şahsen eminim. Adanın en eski yapılarından biri muhakkak bir kahve içilmesi ya da ünlü damlasakızlı ya da brownie’li dondurmaları denenmeli.(brownie oraya özgü bir meyve ekşimtrak bir orman meyvesi gibi)
Gelelim Ayvalık’ta görmeden gitmemiz gereken yerlere.

Ayvalık –Barbaros Caddesi
Ayvalık’ta görülebilecek en güzel yerlerden biri. Cadde boyunca el yapımı ürünlerin satıldığı atölyelerin bulunduğu inanılmaz bir auraya sahip. Burada da yemek önerisiz olmaz diyorum ve Macaron Muhallebicisi’nde tatlı yemeye davet ediyorum hepinizi. Biz bademli muhallebi yemiştik tadı hala damağımda. Aynı zamanda bu cadde butik otelleriyle ünlü ve bunların en ünlüsü Macaron Konağı. Fiyatları benim gibi insanların bütçesini açsa da orada bir kahve içebiliriz.

Ayazma Kilisesi
Burası ilk görüşte hepimize Yunan Tapınaklarını andıracak. İçine girdiğinizdeyse kötü restorasyon nedeniyşe biraz hayal kırıklığına uğrayabiliriniz. Her Ayazma’nın olduğu gibi buranın da bir hikayesi var. Küçük bir kız çocuğu her gece rüyasında Meryem anayı görür. Meryem ana sürekli aynı yerde durup burada kaynaktan fışkıran kaynaktan su içer ve küçük kız çocuğuna da bu suyu işaret eder. Rüya sürekli tekrarlayınca bunun bir haber olacağı düşünülerek kent meclisine anlatılır. Toplanan din adamları kızın tarif ettiği yere gelir ve kazı yaparlar, bir süre sonra kızın rüyasında gördüğü gibi topraktan su fışkırır. Daha sonra buraya bir kilise yapılır ve su korumaya alınır. Diğer kiliselerden farklı bir yönü ise doğu-batı aksında konumlanmamış olması. Dini kaygılar göz önüne alınmadan kuzeydoğu– Güneybatı yönünde inşa edilmiştir. Ayrıca kilisenin apsisi bulunmamaktadır.

Çınarlı Camii
Bu cami de eskiden bir kiliseymiş. Rumlar tarafından yapılmış, Cumhuriyet döneminden sonra Cami’ye dönüştürülmüştür. İç mekanı da dış mekanı kadar etkileyici bir cami. Hatta önünde bir amca bize bu caminin Ayasofya’dan bile güzel olduğuna ikan etmeye çalışmıştı. Güzel olduğu şüphesiz ama Ayasofya’yla kıyaslamanın pek uygun olduğunu sanmıyorum.

Saatli Cami
İlginç kulesi ve minaresini görüp yaklaştıkça güzelleşen bir cami. Çınarlı Cami ve hatta Ayasofya’yla aynı kaderi paylaşıyor. Kilise olarak inşa edilip sonradan restorasyonlarla camiye dönüştürülmüş. Buranın iç mekanının güzel olduğunu iddia edemeyeceğim yine. Kiliseden olan camilerdeki başlıca sorunlardan biri olan halıların çaprazlığı daha doğrusu kıblenin çarprazlığı içerideki eğretiliği arttırdığını söylemek mümkün.

Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi
Burası da diğer çoğu yapıda söylediğimin aksine dışarı baktığınızda etkilenmeyeceğiniz ama içinden oldukça fazla etkilenebileceğiniz bir yer. Dışına aldanıp kapıdan dönmeyin diyorum yani. Ayvalık’ın ilk kilisesi olan yapı, Hz. İsa’nın yaşam hikâyesinin anlatıldığı mermer ikonlarla donatılmış, mermer kabartma ve altın bezemeli ikonasıyla göz kamaştırıcı.

Ayvalık’ın Plajları
Ortunç Koyu-Patriça Koyu
Kamping alanları ile birlikte Ayvalık’ın doğasıyla bütünleşilen bir yer.
Duba Plajı
Ayvalık ve Cunda’yı bağlayan boğaz köprüsünün yanındaki plaj. Minibüsle ulaşım var oldukça sığ ve tam bir emekli plajı.
Sarımsaklı
Buranın en ünlü plajı ise Badavut Plajı. Ama Ayvalık’tan bahsederken Sarımsaklı’nın hikayesini anlatmadan geçersek olmaz. Köyün Çobanı Ömer Zehra’ya aşıktır. Aşkı da karşılıksız değildir ancak Zehra’nın babası kızını Ömer’e vermek istemez. Ömer tekneyle iş için açılırlar ve aylarca dönmez. Zehra ise delirip kendini dağlarda Ömer’i aramaya koyulur. Ömer geri döndüğünde Zehra’yı bulamaz. Ömer’de Zehra’yı dağlarda ararken delirir. Çocuklar, köylülerin alay konusu olmuştur Ömer artık. (Ömer Zehra’yı hep sarım, sarı saçlım diye sever.) Herkes onunla alay etmek için Zehra’yı sorduğunda benim sarım saklı yanıtını verir ve beldenin adını böyle aldığı rivayet edilir.

BONUS: Küçükköy (Yeniçarohori)
Eski bir Rum köyü’nü sanatçı bir grubun köyü dönüştürmeye karar vermesiyle başlamış bu dönüşüm süreci. Yavaş yavaş konutlar satın alınarak kafelere, atölyelere sanat galerilerine dönüştürülmüş. Bu dönüşümü destekleyen sanat etkinlikleri/ festivalleri de yapılmış köy de.
Sanat köyü dışında ”akılı köy” olarak da adlandırılıyor burası. Peki nedir bu akıllı öy. Akıllı köy enerjisini sürüdürlebilir kaynaklardan sağlayan, eğitğim ve sağlık hizmetleri konusunda kendini geliştirmiş, demokratik ve cinsiyet eşitliğine önem verdiği anlamına geliyor.
Küçükköy Ayvalık’tan Sarımsaklı’ya giderken yol üzerinde bir noktada. Eğer Ayvalık’tan özel aracınız olmadan gidiyorsanız minibüslerin tam olarak götürdüğü bir yer değil. Sarımsaklı otobüsüne bindikten sonra Küçükköy’e giden kavşağın orada inip yaklaşık 1-1.5 km yürürdükten sonra köye ulaşabiliyorsunuz. Otostop çekmek de bir seçenek tabi.

Küçükköy bir boşnak köyü de olduğundan boşnak mantısı ve boşnak böreği ünlü. Denemenizi öneririm.
Atölyeler konusuna gelcek olursak bu konuda çok fazla çeşit olduğunu söyleyebilirim. Takı tasarımından, resime, heykele hatta bir kurşun asker atölyesine bile sahip.
Bu yazı pandemi bitince Ayvalık’ı gezi listenize eklemek için bir fırsat olabilir. İçinde bulunduğumuz durumdan en kısa sürede çıkıp, yeni yerleri göreceğimiz günlerin olması dileğiyle…
