Deneme, Edebiyat

Bal Baldıran

Bazı zamanlar ölmek gibi bir düşünce geliveriyor aklıma, bazı zamanlarsa yaşamanın hoşnutluğunu düşünüyorum. Bunca devinim arasında durağanlaşmak gibi ölüm, yaşamak ise tam tersi koşmak gibi. Ölüm korkunç gelmiyor pek ama bi’ düzeltmediler gitti şu cenaze şeklini. Yaşam cazibeli, bırakıp da gidemiyor insan. Kafam böyle karışadursun yaşayıp gidiyorum işte. İnsan ölünce arkasından da gözleri gidermiş ama gideni bulur mu? Bilemem.

  Sol kefeye yaşamayı koydum, sağ kefeye ise ölümü… Ölüm az biraz ağır bastı. Sonra yer değiştirdim bu sefer de yaşamak ağır bastı. Bahse varım, yazı tura atsam; para düşmek bilmez, düşse durmak bilmez, dursa galiba dik durur. İnsan hayatı bozuk para kadar değersiz mi ya? Ne yazık ki öyle efendim, hatta para üstü bile takdim ederler.

   Bir kadeh anason ruhu insana hem ölümü hem de yaşamı sevdiriyor ama sakın ha rakıyı musikiyle karıştırmayınız zira sağlığa pek sakıncalı. Şiirler de öyle, yaşamla ve ölümle dolu, ikisi arasında git gel yapıyorsunuz fakat vay halinize şiiri aşkla karıştırırsanız, tarumar eder efendim. Paşa gönlünüz çok arzu ederse uzaktan okuyunuz aşk şiirlerini.

  Hem yaşayayım hem de öleyim istiyorsanız; karşıki dağın mağarasında bir guru yaşarmış, baldan bin kat tatlı, baldırandan bin kat acı adını aşk koyduğu badesi meşhurmuş, içenin vay haline! Naçizane tavsiyem efendim, çölde susuz kalsanız dahi içmeyiniz ama  paşa gönlünüz çok arzu ederse, burnunuzu kapatıp bir çırpıda içiniz. Yüzde tatlı bir tebessüm, midede ağır bir bulantı… Demedi demeyin efendim bu bade çok acı.

Bir Cevap Yazın