Beynimizdeki Taklit: Ayna Nöronlar
Hepimizin kendini bir şeyler izlemeye -diziler, yarışmalar, filmler- verdiği karantina günlerinde bazen kendimizi izlediğimiz şeyin içinde bulabiliyoruz. Hatta belki aile üyeleriniz de o anı yaşıyorlar. Ve olayımız burada başlıyor: ‘Sanki o anı yaşamak’ dediğimiz yerde.
Sebebini çoğu zaman kendini kaptırmakta ararız. Açıkçası çok da dikkat etmeyiz çünkü bir filmde ölen karakter için ağlamak, yarışmada gerçekten yarışıyormuş gibi heyecanlanmak, dizinin romantik bir sahnesinde sevgi dolmak aslında hepimizin yaşadığı duygulardır. Şimdi bir de bu yaşadığımız duyguların temeline inelim yani bunları yaşamamızı sağlayan ayna nöronlara.
Maymunların beyinlerindeki hareketleri incelemek için yapılan bir deneyde tesadüfen bir şey keşfedildi. Hiçbir şey yapmayan bir maymun, muz yiyen bir maymunu izlediğinde iki maymunda da aynı nöronların aktif olduğunu fark ettiler. Yani hiçbir şey yapmayan maymun sanki muz yiyormuş gibi beynindeki nöronlarda hareketlenme vardı. Oysa sadece muz yiyen asıl maymunu izliyordu. Bilim adamları başka testlerle doğruluğunu kanıtlamak için ayna nöronların varlığından emin olmak istediler. Sadece muz yerken değil birçok motor fonksiyonda aynı beyin hareketlenmelerinin olduğunu gördüler. Bu onlar için çok ilginç bir keşifti çünkü resmen maymunların beyninde davranışa dökülmeden harekete geçen taklitçi nöronlar vardı. Peki acaba insanlara en çok benzetilen maymunlarda varsa aynı şey bizde de var mıydı?

Deneyi sağlıklı insanlar üzerinde yapmaya çekindikleri ve bunu zor buldukları için epilepsi hastaları üzerinde denediler. Ve sonuç aynı maymunlardaki gibi oldu.Yani bizde de muz yiyen ya da herhangi bir motor fonksiyonunu kullanan birini gördüğümüzde o kişiyle aynı nöronlar aktive oluyordu.
Şimdi baktığınızda bir şeyleri anlamlandırmak daha kolay olabilir aslında. Mesela yıllardır bildiğimiz esnemenin bulaşıcı olduğu ya da az önce bahsettiğimiz film, dizi ve yarışmalardan etkilenmemiz, bazen aç olmasanız bile karşınızda biri yemek yerken bir anda iştahınızın kabarması, arkadaş ortamınıza negatif biri girdiğinde sizin de enerjinizi bir anda sömürmesi… Aslında hepsinin nedeni ayna nöronlara sahip olmamızdır. Bu olayların hepsini ve daha çoğunu onların taklit yeteneğine borçluyuz. Hatta dillerin bile ‘taklitçi’ nöronlar sayesinde gelişmiş olabileceği düşüncesi de ortalarda dolanmıyor değil.

Peki bu nöronlardan en iyi kim faydalanır? Benim fikrimce tabi ki çocuk sahibi olan ebeveynler. Çünkü çocuk dünyaya geldiğinde bir nevi her şeyden habersizdir. Yaşayarak, görerek, inceleyerek, gözlemleyerek zamanla her şeyi sizden ve çevreden öğrenir. Sevgiyi, mutluluğu, üzüntüyü, acıyı… Aslında ebeveyn olarak çocuğunuzu bir nevi yine siz şekillendiriyorsunuzdur -tabi genetiğin dışında-.
Mesela siz sigara içiyorsanız ve bunu çocuğunuz sürekli görüyorsa gelecekte ondan sigara içmemesini bekleyemezsiniz. Çünkü ayna nöronlar diye bir bilimsel gerçek var ortada! Zaten siz içtiğinizde de çocuğunuzun aynı nöronları taklit ederek aktive oluyor bile. Kaldı ki bilimsel gerçeğin dışında bunu etik açıdan da beklemeniz pek doğru olmaz aslında.


Ya da ebeveynlerin en takıntılı konusu kitap okumaya bakalım. Eğer kitabın hiç kapağını açmamış bir ebeveynseniz sürekli çocuğunuza ‘kitap oku’ baskısı yapmak hiç doğru değil. Çünküsü yine aynı aslında. Çocuğunuz ve ayna nöronları zaten belli bir yaşa kadar -çevreye açılana kadar- sizi örnek alır. Bir süreye kadar hem arkadaşı hem ailesi hem de her şeyisinizdir. O yüzden sizden ne gördüyse onu yapmaya meyillidir, sizi idol almaktadır, siz onun için güçlü bir otorite kaynağısınızdır. Bir de bunların dışında sürekli bahsettiğimiz ayna nöronlar da aktif ve sizi taklit etmeye tetiktedir.
Yani anlayacağınız kimsenin etkisinin bu kadar büyük olacağını tahmin etmediği ayna nöronlarımız aslında hayatımızın her alanında ve devamlı olarak gerçekten önemli bir yere sahip. Ben bile ayna nöronlar için kendi anılarımdan şöyle bir örnek verebilirim sizlere:
Üniversiteye gidene kadar hatta üniversitede bir evim olana kadar mutfakla alakası olmayan bir öğrenciydim. Makarna, yumurta vs. gibi basit şeyler dışında hiçbir şeye elimi sürmemiştim. Ama küçüklüğümden beri mutfakta annemin bir şeyler yapışını izlediğimi hatırlarım. Genelde o bir şeyler yaparken gün içerisinde olanlar ya da başka konular hakkında sohbet ederdik -tabi çoğu zaman ben anlatırdım ve onu gözlemlerdim-. Tabi gözlemleme sürelerim o gün olan olaylara ya da konuşma isteğimize bağlı olarak da değişirdi, bazen kısa bazen uzun sürerken arada küçük yardımlar gibi. Üniversitede eve çıktıktan sonra -aç kalacağınızı anladığınız o an- annemi aradım ve evdeki malzemelerle yapılabilecek bir yemek tarifi istedim. Tabi normal olarak yapma hızım yavaştı çünkü tecrübeye sahip değildim. Ama yine de garip bir şekilde el becerimin olduğunu fark ettim. Ve cidden ilk yaptığım yemek olmasına rağmen -tam anneminki gibi olmasa da- onun yemeğine çok yakındı. Sanki annem yemeğin nasıl yapılacağını tarif ederken gözümde canlanıyordu bir şeyleri doğraması, göz kararı attığı baharatlar… Bu durumda da ayna nöronların etkili olduğunu fark ettim sonradan. Çünkü ben annemi yemek yaparken izlerken sanki ben yapıyormuşum gibi bende de aynı nöronlar aktive oluyordu. Oysa annemin yapışını izliyordum. Yani burada sanki kitap okumaya annesi tarafından teşvik edilen bir çocuk gibiydim. Tabi benzetmemdeki anne sadece lafla teşvik etmeyip kitap okuyan birisiydi. Ben de gözlemlerimden etkilenip bir süre sonra sanki kitap okumaya hasret kalmış bir çocuktum.

Genelde çocuklardan örnek verdim fakat kendi örneğimde 20 yaşımda olduğumu varsayarsak hayatta sürekli bir şeyler öğreniyoruz aslında. En avantajlısı çocuklar desem de hala bir şeyler öğrenmeye aç insanlar da onlar kadar avantajlı. Sadece nöronlarımızın farkına varmalıyız aslında!
Unutmayın, beyninizde herkesi taklit eden nöronlarınız var ve çevrenizden etkilenebilirler. Şimdiyse bu nöronların varlığını öğrenerek kullanmak size kalmış. Bakalım yeni bir şeyler öğrenmeye hala aç mısınız?
Yararlanılan ve İnceleyebileceğiniz Kaynaklar:

Yazını çok beğendim, yazıyı okurken kendi çevremden ailemden kesitler geçti önümden ve gerçekten de geçmişte olan şeyleri hatta şuan ki olan davranışları bile istemsizce yaptığımı fark ettim.Yazılarının devamını dilerim.
Okuyup yorumladığın için ben teşekkür ederim, bir şeyleri fark ettirdiysem ne mutlu 🙂