Bilgeliğin Dudakları, Anlamayan Kulaklara Kapalıdır
Ruh bedene ilk üflendiğinde, saf iyilik doludur. Çünkü alemlerin en yüksek katından henüz düşmeye başlamıştır. Alemlerin katları arasında en aşağıda olan ölümlülük yerine yani dünyaya inen ruhlar, bedenlerini bulup yerleşir, beden büyüdükçe küçülürler. Dünyaya ayak uydurmak ruhların sınavıdır. Maddeye boyun eğmemeleri gereken bir sınav. Ruh küçüldükçe iyiyi unutur. Onları bu imtihana gönderen Tanrı, birkaç melek ruhu ile onlarla iletişime geçer. Onlara iyi olanı, Tanrıyı hatırlatmak için. Bu durum, Tanrı katında bir an sürerken, dünya katında yüzyıllar demektir. Hermetik Kozmolojiye göre Hermes, Tanrı’nın görevlendirdiği bu melek ruhlardan biridir. Tanrı onu, insanların kalplerinde gün geçtikçe derinlere inen iyiliği göstermek uğruna ölümlülere göndermiştir. Bu yazıda Atlantis’e değinerek Hermes hakkında dikkat çekici kısa öykülerden bahsedeceğiz.

Üç Kere Büyük Hermes
Helenistik dönem boyu Mısır’a ticaret için yerleşmiş Antik Yunanlılar ile yerliler arası doğal olarak kültürel bir etkilenme vardı. Roma İmparatorluğu’nun buyruğu altında yok olan Mısır’ın bilgelik ve yazı tanrısı Toth, Grekler tarafınca Hermes ile bağdaştırıldı. O halde denebilir ki Yunan bilgeliği, felsefesi, özellikle doğa felsefesi kaynağını Mısır’dan almıştır. Aksi bir durum yaşanamazdı çünkü Mısırlılar doğanın gizemini çözmüş, doğaya hükmetmeye başlamıştı. Yani Mısır geleneği, Yunan geleneğine göre belki daha zengin olduğundan baskın gelmişti. Başka bir ihtimal ise Yunan’ın sosyalliğine karşın, Mısır’ın çöl ikliminde kendi kendini besleyen bir imparatorluk olması. Toth kültü, Yunan-Roma medeniyetinin etkileşimleri ile Pers kültürüne yerleşmiş ve bu öte alemci adam ‘büyü yapıyor’ olarak algılanmıştı. Çünkü onun yapıp ettikleri bilmecesel şekiller ve kara sözlerle aktarılmaktaydı ki bu da zaten Mısır geleneğiydi. Yani Mısırlılar doğaya böyle hükmediyordu. Grekler ise ona isminin sonundaki “Trismegistus” yani üç kere büyük anlamına gelen sıfatı verdi ve onu bu şekilde andılar çünkü Hermes, artık Antik Yunan’da filozofların, din büyüklerinin veya kralların en yücesi kabul ediliyordu.

Toth (Hermes) kültü pek çok kültürde farklı isimlerle karşımıza çıkan inisiyatif bir karakter; bir Tanrı/peygamberdir. Babil, Yunan, Mısır ve İslam medeniyetlerinin gelenekselci düşünce temelini oluşturur Hermes. Mısır’da Toth, Greklerin Hermes’i; İslam dünyasının İdris peygamberi; Roma’nın Merkür’üdür. O tüm evrenin, tüm varlığın bilgisine ve Tanrı’nın sırlarına sahiptir. Dahası ise Mısır’da yazıyı keşfederek Hermetik öğretisini yaymaya başlamıştır. Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda Toth/Hermes’ten “İlahı kelamın efendisi ve ilahi sırların sahibi” olarak bahsedilir. Toth bu bilgileri anavatanı Atlantis’ten Mısır’a getirmişti ve Hermetik öğretinin kökenleri de bu tarzdan bir Tanrısal bilgeliğe dayanmaktaydı.

Atlantis’ten Çöllere
Toth bir zamanlar Libya’nın ötesinde, Tufandan öncesine ait bir kıtada, Atlas soyundan gelenlerin yerleştiği bir bölgede yükselen bir medeniyette doğdu. Büyük Toth, bu medeniyetin düştükten sonraki izlerini başka diyarlara taşıdı; günümüze dek uzantılarına, Atlantis’in yüksek enerjili bilgilerine kaynaklık etti. Yerliler onun ne kadar bilge bir insan olduğu aralarında yaydılar. Onun bilgeliğinin kaynağını sorgulayan Mısırlılar onu Yüce Osiris’in öğrencisi olarak algılamıştı. Böylece Toth,artık Mısır’da Osiris’in öğrencisi olarak bilinmeye başlandı.
Belli bir grup Atlantik gücü ile Nil deltasına vardığında burada koloni kurmuş, öğretisini (Osiris dini) Mısır’da yaymaya başlamıştı fakat o zamanlar bunun bugün anladığımız tarzdan bir din anlayışı olup olmadığını tartışılır. Yine de hiyerogliflerde, bu dinden insanların tinsel şekilde doğaya hükmettikleri, bazı mabetlerin duvarlarında evrensel bilgilerin betimlenmesinden anlaşılıyor.

Yazı Tanrısı Toth
Toth bir gün firavun huzuruna çıkmış ve ona yazıyı keşfettiğini müjdelemişti. Firavun ise bu keşfi hoş karşılamamış ve halkın nizamdan çıkacağından endişe etmişti. Toth da Tanrı’nın buyruğu olan yegâne amacı Osiris’in dinini yaymak için “Sais Mabedi”ni inşa etmiş, keşfettiği yazı ile kitabını yazmıştı; bu kitapta bahsettikleri elbette Tanrı’nın (Osiris ile bağdaştırılır) büyük sırlarıydı ve bunları Sais mabedinde insanlara öğretmeye başlamıştı. Evrenin enerjilerinden bahsedilen bu müthiş kitabın uzantıları günümüze dek sürse de ne yazık ki kitap kayıptır. Araştırmacılar yüzyıllardır gerçekliği bile sorgulanan bu kitabın peşindedir. Fakat genel bilinene göre firavun, otoritesine tehdit olarak gördüğü kitabı ele geçirip yakarak yok etmiş; başka bir anlatıma göre Toth kitabını kendi yakmıştır. Batılı kaynaklarda ise Orta Çağ’ın engizisyon dönemlerinde yakılan bu kitabın tarih boyunca kopyaları dağıtılmış, buradaki bilgileri yanlış kullanan kimselerin başına kötü olaylar gelmiş. Daha ilginci ise Mısır tarihinde yok edilen bu kitabın II. Ramses’in ellerinde tekrar ortaya çıkmasıdır. Bu çok önemli kitabın tarih sahnesinde zaman zaman yakılıp belirmesi hakkında araştırmacıların yorumuna gelirsek açıklama basit. Kitabın gizlenmesi adına türlü uğraşlar verilmiş.

“Nefrekeptah bana Toth’un kitabını verdiğinde onu ellerimin arasına aldım. İlk sayfayı okuyunca göğe, yere, denizlere, dağlara hükmetme gücünü kazandım. Artık hayvanları da anlayabiliyordum ve sonraki sayfalarda artık güneş, ay, tanrıları gördüm; sırlarını öğrendim.”
Bu sözler firavun Nefrekeptah’ın karısı Ahura’nın aktardıklarıdır ki yine bu sözlerden anlaşılır ki Toth’un öğretisindeki yüksek enerji asırlar boyu birçok kişiye korku ve huzursuzluk yaymıştır. Bu da firavunların kitabı yok etme çabalarına biraz açıklık getiriyor denebilir.
Mabed’de İnisiyasyon
Sais mabedinde çok titiz bir çalışma ile adaylar seçiliyordu. Buraya kabul edilmek için cesaretli ve iyi kalpli olmak gerekliydi. Eğer Osiris’in bilgilerine sahip olup da bunu çıkarları için kullanmayı düşünen aday varsa kuşkusuz ölümcül bir şekilde elenecekti. Bazı Arap araştırmacıların aktardıklarına göre, Hz. Muhammed, Hermes Trismegistus’un doğrudan torunudur bu sebepten Muhammed de Hermes gibi seçilmiş ruhtur. Hatta birçok araştırmacı Musa ve İsa peygamberlerin; Heredot, Pisagor, Platon dahil Hermetik bilgilerle eğitim gördüğünü iddia etmektedir.
Atinalı filozof Platon, Hermes’in memleketi Atlantisi anlatan ilk kişiydi. Atlantis’i Solon üzerinden anlatmıştı. Solon bir gün Hermes’in mabeti Sais’i ziyaret eder ve rahiplerle görüşür. Buradaki rahipler ona, Yunan ve Mısır uygarlıklarının bir çocuk kadar genç olduklarından; aslında altın çağı yaşayan büyük uygarlığın dokuz yıl önce sular altında kalan Atlantis olduğundan bahsederler. Böylece tarihte ilk defa bir batılı, bir Yunan sakini Atlantis’ten haberdar olmuştu.
“Ey Mısır! Gelecek kuşaklara senden hatıra olarak sadece inanılmaz masallar kalacak ve seninle ilgili olarak geriye taşlara oyulmuş kelimelerden başka bir şey kalmayacaktır. Ancak bunlar bile yüzyıllar boyunca seni ölümsüzleştirmeye yetecektir.” – Hermes Trismegistus
Kaynaklar
Prof.Dr. Sait Yılmaz, Üç Kere Büyük Hermes
Alea Ferhan Gürbüz, Atlantis’in Sonu Mısır’ın Başlangıcı
