Film, Sinema, Tarih

Charlie Chaplin’in Modern Zamanlar Filmi Üzerinden Gözetim Toplumu Tasvirî

Modern çağın kaçınılmaz ve en büyük korkusu ne yazık ki gözetim olgusunun derinliklerinde saklanıyor. Tarihsel pratikler içerisinde bir güç unsuru olarak ‘gözetim olgusu’ ilkel çağlardan günümüze kadar iktidarların halk üzerinde bir denetim kurma ve kontrol etme bilinci ile kullanılagelmiştir. Gözetim ilkel dönemlerde genellikle tarıma dayalı işgücünü denetlemek için kayıtların tutulmasını içeren pastoral nitelikli bir gözetimden oluşuyorken modern çağa gelindiğinde ise endüstri devriminin yapı taşı olan fabrikalaşma ile beraber gözetim daha da kökleşerek kurumsallaşmış bir yapıya kavuşmuş ve karşımıza bu sefer de ‘teknik gözetim’ olarak çıkmıştır. Buradaki teknik gözetim, sistem içerisindeki işçilerin sermaye çıkarlarına yönelik disipline edilmesine işaret ediyor.

Fabrikalarda üretilen bu yeni toplumsal sistemi en iyi anlatan film ise Charlie Chaplin’in 1936 yılında yayınlanan “Modern Zamanlar” filmidir. Chaplin’in burada dönemin Amerikan kapital sistemine getirmiş olduğu sert eleştirileri hiciv yoluyla izleyicisine aktardığını görüyoruz. Başlangıç sahnesinde yer alan “İnsanlık mutluluğu bulma mücadelesi veriyor” girişi ile filmin sonuna işaret edilerek sistem içinde kaybolan işçilerin iyiye dair umudunun tükenmediği de vurgulanıyor. Filmin bir diğer ilk sahnesinde ise sistem kölesi haline gelen fabrika işçileri sabahın ilk saatlerinde işlerine giderken adeta koyun sürüsüne benzetiliyor. Toplumsal denetim gereği aslında bu işçiler gerek iktidar tarafından gerekse işverenler tarafından doğdukları andan itibaren sistem içinde eritilerek bir şekilde fabrika şartlarına koşullandırılıyorlar. Aslında bu yapılaşmayı en iyi aşılayan kurum eğitim sistemlerinin filizlendiği okullardır. Filmde bu yer almasa da biliyoruz ki okullarda zil-öğretmen ikilemi ile bireyler her şeyi zamanında yapmak, itaatkâr olmak ve yaratıcılık unsurlarını pek taşımadan ezber yoluyla faaliyet göstererek bir nevi önceden fabrika hayatına hazır hale getiriliyorlar. Modern zamanlar filminde de seri bir şekilde bant üretiminde çalışan işçiler neden bu eşitliksiz durumda üretim yaptıklarını ve dinlenme haklarının olup olmadıklarını bile sorgulamadan sadece ve sadece çalışmaktadırlar. Hatta film de Şarlo iş sırasında biraz aylaklık etmeye kalkıştığında veya üretim esnasında saniyelik gecikmeler yaşadığında sistemsel aksaklıklar oluşmaya başlayarak hemen başına gözetimciler dikilmektedir. Filmde de gördüğümüz üzere işçilerin her bir hareketinin ayrı ayrı izlenerek baskı altında tutulduğuna şahitlik ediyoruz, sistemin çarklarını oluşturan bu işçiler, aslında kendi değerlerinin ve işlevlerinin farkında bile değillerdir.

Fabrikatörler bir süre sonra görünmez kölelik sistemini daha da ilerletmek isteyerek işçilerin yemek yerken bile kesintisiz bir şekilde çalışabilecekleri otomatik yemek yedirme makinesi alarak işçileri adeta kukla gibi nesneleştirmektedirler. Sonuç itibarıyla küçük ücretlerle zor çalışma şartları altında insan emeği makineleştirilmektedir. Bu durumda değeri yaratıp değersizleşen onlardır. Üretimde bulunan işçiler sürekli üretim anlayışı ile zaman ve mekân olarak sıkıştırılmışlardır. İşveren işçinin zamanının her alanına müdahale ederek saatlerini ve dakikalarını ele geçirmiştir.

Öte yandan George Orwell’ın distopik romanında yer alan ve herkesi dijital ekranlardan izleyen Big Brother imgesini Modern Zamanlarda da görüyoruz fakat burada Foucault’ın panoptik (kaynağı veya varlığı kesin olmayan görünmez bir iktidar tarafından izlenme) toplum yapısına bir gönderme yapılmaktadır.

Gözetim mekanizmaları olan zaman ve mekân unsurları zirai toplumlarda güneş ışığı ve tarımsal alanlarla şekillenmişken endüstri toplumlarında saat algısı (dakiklik) ve kapalı alanlarla daha sıkı ve baskıcı yöntemlerle oluşturulmuştur. Modern zamanlar filminde, teknik gözetimin getirisi olarak bireylerin hayatlarının çalışma disiplinlerine göre şekillendiği savunulur ve bu da simgesel yöntemler ile aktarılmaya çalışılır. Şarlo filmde makine dişlilerinin arasında sıkıştıktan bir süre sonra çarkların hareket yönlerine doğru ilerlemek zorunda kalır ve en sonunda yoğun iş temposuna dayanamayarak sinir kriz geçirir ve hastaneye kaldırılır. Filmin sonraki bölümlerinde ise kitlesel bir yoksulluk ve sefalet başlar, halk da sokaklarda bu durumu protesto etmektedir (aslında gözetleyenlerin istemedikleri şeyde tam olarak budur çünkü uyutulan ve denetlenen toplumlar haklarını da savunamazlar.) O sırada hastaneden yeni çıkmış olan Şarlo kendisini yanlışlıkla komünist bir eylemin lideri olarak bulur ve bu seferde hapishaneye gönderilir. Tam bu nokta da fabrika ve hapishane arasında ki ilginç benzerliklere değinilmektedir. Fabrikalarda zil sesi ile şartlandırılan işçi, hapishane ortamında da aynı şekilde görevliler tarafından denetlenmektedir. Bu kısımda aslında Modern gözetimin kurumsallaşmasını sağlayan kapatılma olgusuyla karşılaşırız. Kavramın temeli Jeremy Bentham’ın Panoptikon (hapishane metaforu) olgusuna dayanıyor. Foucault’ta buna ilişkin büyük kapatılma tabirini kullanır. Bu hapishane fikriyle toplumun düzenini bozacak olan mahkûmlar (aylaklar, sarhoşlar, hastalar vb.) hem gözetlenmektedir hem de ıslah edilmeye çalışılmaktadır. Film içerisinde de Şarlo önce işçi olarak fabrikaya, daha sonra hasta olarak hastaneye ve en sonunda da suçlu olarak hapse girer ve teknik gözetim yuvasına durmadan geri dönüş yapar, kahramanımız gözetim olgusundan hiçbir şekilde kaçamaz.

Kaynaklar: Şeffaf Hapishane Yahut Gözetim Toplumu: Küreselleşen Dünyada Gözetim

Toplumsal Denetim ve İktidar İlişkileri – Uğur Dolgun, Charlie Chaplin Modern Zamanlar filmi

Diğer yazılar için ana sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!

Bir Cevap Yazın