Resim, Sanat

Edgar Degas’nın Balerinleri

“İnsanlar bana dans eden kızların ressamı diyor. Dansçılara olan büyük ilgimin, hareketi resmetmek ve güzel kıyafetleri boyamak olduğu hiç akıllarına gelmedi.” 

-Edgar Degas 
 1.   The Star – Dancer on Stage, Edgar Degas, 1878

Edgar Degas, 1834 Paris doğumlu Fransız ressam, heykeltraş ve çizerdir. Degas kariyerinin başlarında klasik sanat üzerine çalışıp tarihi temaları işlemek istiyordu. 1854’te, École des Beaux-Arts’a (Güzel Sanatlar Okulu) kabul edildi. İyi bir akademik eğitim aldı. Ardından İtalya’ya gidip Michelangelo, Raphael, Titian gibi önemli Rönesans sanatçıların eserlerini kopyalayarak kendini geliştirdi. 1859’da İtalya’dan döndükten birkaç yıl sonra o dönemde akademik sanata kafa tutan, günlük hayatı gerçekçi bir şekilde resmetmeyi savunan Edouard Manet ile tanıştı. Kariyeri için belki de bir dönüm noktası olan bu arkadaşlık sayesinde sonradan empresyonistler (izlenimciler) olarak adlandırılacak ressamların Café Guerbois’teki toplantılarına katıldı. Onların çoğu görüşüne katılsa da izlenimci ismini reddedip gerçekçi (realist) olarak tanınmayı tercih ettiğini söylemiştir [1,2].

Degas, 1860’ların sonuna doğru tarzını klasikten modern yaşama ait orijinal gözlemlere kaydırdı. Çalışan kadınları, kadın şapkacılarını, çamaşırhaneleri, atları ve jokeyleri sıkça resmeden ressam, en çok dans temalı resimleri ile tanınır [1]. 1500’e yakın dansçı tasviri üretmiştir [3]. 

Balerinleri resmetme tutkusu o dönemde Paris Opera Binası’nı sık sık ziyaret etmesiyle başladı. Gösterilere seyirci olarak gitmenin yanında, orkestrada çalan bir arkadaşı aracılığıyla hem sahne arkasına girebilmiş hem de elinde resim defteriyle provalara katılarak gözlemde bulunabilmişti [4,7]. Zamanla Paris Opera Binasının geleneklerle dolu pembe-beyaz dünyasının bir parçası haline geldi, burada gördüklerini çizmek ve boyamak için yeni teknikler geliştirdi [5].

Degas’ı sanatsal bir ilham kaynağı olarak baleye çeken muhtemelen hem klasik güzelliğe hem de modern gerçekçiliğe bakışını yansıtan bir dünya bulmasıydı [5,6]. Balenin özündeki zarafet, renk ve hareket, Edgar Degas’ı, sanat yaşamı boyunca büyüledi [4]. Dansçıların sahne performansından çok, özellikle eğitim ve provaları onun ilgi odağıydı [7]. Resimlerinde bir köşede grup halinde çalışan, elbisesini düzelten, ayakkabısının bağcığına eğilen, kimisi kuğu gibi süzülen ve bu şekilde bir ritim ve harmoni etkisi uyandıran dansçı kızların, kalabalık içindeki bireyselliklerini, sınırlı dünyalarını yansıtmıştır [8].

14 Yaşındaki Küçük Dansçı

1881 yılında tamamladığı 14 Yaşındaki Küçük Dansçı, Degas’nın hayattayken sergilediği tek heykeldi [9]. 1917’de ölümünden sonra stüdyosunda 150’den fazla heykel bulundu. Heykellerin çoğu balmumu ve kilden yapılmıştı [10]. Degas o dönemde menajerinin balmumu balerin heykelinin bronz kopyalarını üretme fikrine karşı çıkmıştı ama ölümünden 2 ay sonra varisleri bronz kopyaların çıkarılması için anlaşma imzaladı [11]. 28 bronz kopya günümüzde, dünyanın birçok ünlü müzesinde sergilenmektedir [3]. 

Bu çarpıcı heykele modellik yapan Marie Genevieve van Goethem isimli bir bale okulu öğrencisiydi. Belki biraz da modellik yapan bu kızın hayatıyla ilgili çeşitli spekülasyonlar olması sebebiyle heykel, yapıldığı dönemde ciddi eleştirilerin hedefi olmuştu. O dönemde heykeller mermer ya da bronzdan yapıldığı için balmumu alışılmışın dışında bir malzemeydi.

  4. Little Dancer Aged Fourteen, Edgar Degas, 1881

Ayrıca heykelin üzerinde gerçek kıyafetler olması, saçlarının at kılından yapılmış olması gibi ayrıntılar da yadırganmıştı. Modelin çıkık çene yapısı ve dar alnı sebebiyle maymuna benzediğini bile söyleyenler olmuş, onu korkutucu ve ilkel bulmuşlardı. Ne olursa olsun 14 Yaşındaki Küçük Dansçı, günümüzde modern sanat tarihinin en sevilen heykellerindendir [9].

Bir Cevap Yazın