Flanör Olabilmek
Her şey benim için alegoriye dönüşüyor
V. Beudelaire – le cygne
Gözlem ve estetik duyarlılığın, sanatla birleştiği bir yaşam tarzı olarak tanımlanan flanör kavramı, özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış ve kültürel anlamda zenginleşmiştir. Fransızca kökenli bir terim olan “flâneur”, bir şehri rahatça gezen ve etrafındaki yaşamı, insanları, mimariyi izleyen bir kişiyi ifade eder. Bu kavram, şehir yaşamının karmaşıklığına estetik bir gözle bakmayı, anlamayı ve içsel bir keşif sürecini temsil eder.
Ünlü Fransız yazar Charles Baudelaire, flanörlüğü “modanın, büyük şehirlerin, değişimlerin, karmaşıklıkların, geçiciliklerin, aykırılıkların, çelişkilerin ve ironilerin gözlemcisi” olarak tanımlamıştır. Ona göre, flanörlük, sadece fiziksel bir hareket değil, aynı zamanda zihinsel bir durumu da içerir. Flanör, kendi iç dünyasında derinleşirken şehrin karmaşıklığını keşfeder ve bu deneyimi sanatsal bir ifadeye dönüştürür.

Flanör ve Şehirdeki Sanatsal Keşif
Flanörlük, özellikle Paris’te ortaya çıkan bir fenomen olarak öne çıksa da, bu kavram başka şehirlerde de benzer şekillerde yaşanmıştır. Yazar Walter Benjamin, “Arcades Project” adlı eserinde, 19. yüzyıl Paris’ini ve flanörün rolünü ele alarak, şehir yaşamının dinamiklerini ve kültürel değişimleri anlamaya çalışmıştır. Ona göre, flanör, şehirdeki modern yaşamın izleyicisi ve tarihçisidir.
Flanörlük, sadece gözlem yapmakla kalmaz, aynı zamanda şehirdeki güzellikleri ve çirkinlikleri içselleştirerek sanatsal bir deneyim haline getirir. Bu bağlamda, Edouard Manet’in “Bar aux Folies-Bergère” tablosu gibi eserler, flanörün bakış açısını ve şehir hayatının karmaşıklığını sanatsal bir dille ifade eder.
Baudelaire ve Benjamin gibi düşünürler, flanörlüğü şehir yaşamının estetik bir deneyimi olarak değerlendirirler. Bu kavram, sadece bir yürüyüş ya da gezi değil, aynı zamanda şehrin ruhunu anlama ve yorumlama sürecidir. Flanör, kendi iç dünyasını zenginleştirirken şehirdeki yaşamın izleyicisi, yorumcusu ve sanatçısı olur.

Nietzche ve Yürümek
Nietzche Ecce Homo’da şöyle der; Mümkün mertebe az oturmalı; açık havada yürürken doğmayan, şenliğe kasların da katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli. Önyargıların hespi bağırsaklardan gelir. Daha evvel de söylediğim gibi, Kutsal Tin’e karşı işlenen en büyük günah yerinden kıpırdamamaktır.“
Nietzche kendini iyi bir yürüyüşçü olarak tanımlar. Yorulmadan, durmak bilmeden yürür. Açık havada yürümek Nietzche’nin yazarlığındaki büyük etkenlerden biridir.
“Birkaç satır dışında hepsi yolda düşünüldü ve kurşun kalemle altı küçük deftere karalandı.”
Nietzche – Dernieres letters
Frederic Gros, Yürümenin Felsefesi adlı kitabında Nietzche için şöyle der; “Açık havada dünyaya ve insanlara yukarıdan bakarak yürürken yazar, hayal kurar, keşfeder, kendinden geçer, buldukları karşısında ürker, alt üst olur ve aklına gelen fikirlere kapılır.”
Yürüme eylemi, hiçbir şey yapmadan avare yürümek de olabilir Nietzche gibi fikirlerle boğuşarak da yürüyebilirsiniz. Ama yine Nietzche’nin dediği gibi “kutsal Tin’e karşı işlenen en büyük günah yerinden kıpırdamamaktır.
Walter Benjamin ve Flanör Kavramı
Benjamin’in flanörle ilgili düşünceleri, onun şehir yaşamını ve modernitenin etkilerini anlamak için kullandığı bir araç olarak flanör kavramını ele almasına dayanır. O, flanörü şehirdeki modern yaşamın bir gözlemcisi ve tarihçisi olarak görür. Flanör, şehirdeki kalabalığı ve karmaşıklığı gözlemleyerek, şehir yaşamının yüzeyinin ötesine geçmeye çalışan bir figürdür.
Benjamin’e Pasajlar isimli kitabında Flanörlük kavramına değinir. Ona göre flanör kökeninden kopmuş, “kendini geldiği sınıfın değil kalabalığın içinde yani büyük şehirde evinde hisseden” bireydir.
Bir Flanör olarak Baudelaire
Baudelaire, flanörlük kavramına boyut kazandırmıştır. Paris’te sürdürdüğü yaşamı boyunca bu yaşam stilini gözlemlemiştir. Baudelaire, flaneur’ü tutkulu bir gözlemci olarak kalabalığın ortasını hareketin gel git noktasını gelip geçici ile sonsuzun arasını mesken tutan ve bundan keyif alan olarak anlatmıştır.
“İşte gidiyor, koşuyor, arıyor. Peki ne arıyor? benim resmettiğim şekliyle bu adamın, büyük insan çölünün ortasında durmaksızın gezen, canlı imgelem gücüne sahip bu yalnız adamın, basit bir flaneur’ den daha yüksek bir amacı, rastlantıların getirdiği uçucu zevklerden daha genel bir hedefi vardır kuşkusuz. O, modernite adını vereceğim şeyi aramaktadır.
Flanör terimi, genellikle amaçsızca Paris caddelerinde dolaşan, etrafına boş boş bakınan ve çalışmayan bir kişiyi tanımlamak için kullanılıyordu. Ancak Baudelaire, flaneur kavramını daha anlamlı ve derin bir bağlamda ele alarak onun bir amacı olduğunu keşfetti. Baudelaire’e göre, flanörün görünüşte amaçsız olan bu hareketlerinin altında aslında modernitenin peşinden gitmek yatmaktadır. Flanör, modern olanı keşfetme, anlama ve hafızasına kaydetme göreviyle meşguldür.
Kaynak:
- Walter Benjamin – Pasajlar
- Walter Benjamin’de Flaneur Kavramı – Ezgi Aydın – Yüksek Lisans Tezi
- Frederic Gros – Yürümenin Felsefesi
Diğer yazılarımızı incelemek için anasayfamızı ziyaret edin