Psikoloji

Görünenden Görünmeyene: Gerçek Benlik Teorisi

Mutluluk, yaşamımız boyu aradığımız ve amaçladığımız bir hedef. Bu hedefin peşinden koşarken bir anda kendimizi orta yaşların sonunda bulabiliyoruz. Peki dönüp baktığımızda geriye kalan ne oluyor? Mutlu bir hayat elde edebilmiş oluyor muyuz? Belki de o an şunu düşünüyoruz, mutlu hayat nedir ki? Ya da mutluluk nedir tam olarak?

Zaman zaman bu sorulara ulaşacak dereceye gelmişizdir birçoğumuz. Ve eminim birçoğumuz da bu soruları kendince deneyimleriyle yanıtlar. Öyleyse iki hikâye üzerinden mutlu hayat tanımınızı test edelim:

  1. Maria’nın üç çocuğu vardır ve üçü de annesini çok sever. Daha iyi bir anne nasıl olur, hayal bile edemezler. Maria vaktinin çoğunu çocuklarıyla ilgilenerek geçirir. Çocuklarını arkadaşlarının doğum günlerine götürür, eve gelirken okul alışverişlerini yapar. Maria bazen yakın birkaç arkadaşıyla buluşur. Gecelerini ertesi gün ya da gelecekte çocukları için ne yapacağını düşünerek geçirir. Maria çoğunlukla olumlu duygular içerisindedir, nadiren olumsuz bir duygu hisseder ve yaşamından genel olarak memnundur.
  2. Maria Los Angeles’ta ünlü birinin yaşadığı bir hayatı yaşamak ister. Birkaç tanınmış kişiyle flört etmeye başlamıştır. Vaktinin çoğunu popüler olmak için harcar. Bir partiden diğerine koşar, sık sık alışverişe çıkar. Maria’nın en önemli gündemi popüler olmak olduğu için ünlü birini tanımadıkları sürece eski arkadaşlarına karşı dürüst ve nazik olma mecburiyeti hissetmez. Benzemek istediği insanların çoğu gibi geceleri ya sarhoş olur ya da uyuşturucu kullanır. Maria çoğunlukla olumlu duygular içerisindedir, nadiren olumsuz bir duygu hisseder ve yaşamından genel olarak memnundur.

Şimdi ise okuduğunuz iki farklı Maria hikayesini mutlulukları açısından 1’den (en az mutluluk) 7’ye (en çok mutluluk) kadar değerlendirin. Sizce hangi Maria daha mutlu?

Eğer bir numaralı hikayedeki Maria’nın mutluluk puanını daha yüksek tuttuysanız çok da şaşırılacak bir sonuç değil aslında çünkü bu deneye katılanlar da birinci hikayedeki Maria’nın daha mutlu olduğunu düşünüp ortalama 6 civarı bir puanlama yapmışlardır. İkinci hikayedeki Maria’ya ise ortalama 4-4.5 civarı bir puan vermişlerdir. Oysa iki hikâyenin de sonu aynı şekilde bitiyor: ‘Maria çoğunlukla olumlu duygular içerisindedir, nadiren olumsuz bir duygu hisseder ve yaşamından genel olarak memnundur.’

Peki neden katılımcılar tarafından -hatta büyük ihtimalle sizin tarafınızdan da- birinci hikayedeki Maria’nın daha mutlu olduğu düşünüldü? İki hikâye de Mariaların mutluluğunu değerlendirmemiz için fazlasıyla yüzeysel değil mi sizce de? Yani sadece birinci Maria’nın hayatı toplumsal normlara uygun, hayatını çocuklarına adamış bir anne diye mi daha mutlu? İkinci hikayedeki Maria ise kötü bir hayata sahip göründüğü için mi mutlu olduğu belirtilse bile ‘sizce’ mutsuz?

İşte bu çelişkileri gerçek benlik teorisi açıklar

   Gerçek benlik teorisine göre insanlarda iki benlik bulunur. Birisi dışarıya gösterilen yüzeysel benlik, diğeri ise içimizde olan gerçek benliğimiz. Yapılan başka araştırma ve Maria hikayelerindeki deneye dayanarak insanlar yüzeysel benliklerinde mutlu görünen insanların gerçek benliğinde de mutlu olduğuna inanır. Yani birinci hikayedeki Maria’ya dönersek eğer hatırlayacağınız gibi huzurlu, stabil, toplumsal norm sınırlarında, sevgi dolu bir yüzeysel yaşam yansıtılır bizlere. Dolayısıyla siz yaşamın detaylarını bilmeseniz bile yüzeyselde mutlu gözüktüğünden Maria’nın kendi içinde de mutlu olduğundan eminsiniz fakat yüzeysel benliklerinde mutlu görünse bile kişinin kötü bir hayat yaşadığını düşünüyorsanız -aynı ikinci hikayedeki Maria gibi- gerçek benliğinde, içinde bir yerlerde Maria’nın mutsuz olduğunu düşünürsünüz.

Bu, sadece mutluluk/mutsuzluk kavramları için yaptığımız değerlendirmeler değildir. Birçok açıdan yüzeyselde görüneni detaylara genellemek her zaman yaptığımız bir şeydir. Aslında bir miktar ön yargı kavramına bile yakınlaştırılabilir.

gerçek benlik

   Örneğin sosyal medyada sürekli eğlenen bir arkadaşınızın oturduğunuz yerden hayatına özenmek, mutlu olduğunu sanmak da bu teoriye çıkar çünkü sadece sosyal medyaya yansıttığı ‘iyi oluş hali, iyi hayat’ kavramları sadece yüzeysel olabilir. Belki de içinde bir yerlerde, gerçek benliğinde farklı zorluklar yaşayan birisi bile olabilir ama Maria deneyinde de gördüğümüz gibi yüzeyselde mutlu olan birinin gerçekte mutsuz olduğunu aklımızdan dahi geçirmeyiz. Oysa ünlü olmaya çalışan Maria’ya da tam tersi bir yaklaşım sergileriz. İçten içe yargılar, hayatını yorumlar, eleştirir, hatta Maria yüzümüze karşı hayatına olan memnuniyetini anlatsa bile inanmayız. Sadece düşüncelerimize göre kötü bir hayat yaşadığı için yaparız hem de bunu.

   Kendi düşüncelerimize uymayan olay ve durumları yargılamaya bir adım kadar yakınken detay öğrenerek, araştırarak, sorgulayarak, yüzeyde görünene değil gerçek benliğe ulaşarak yapacağımız değerlendirmelere de kilometrelerce uzağız. Jose Saramago’nun ‘Körlük’ kitabında da dediği gibi “…olayları böyle mantıksızca tersine çevirmek yalnızca insan türüne özgüdür.”

Yararlanılan Kaynaklar:

*https://philpapers.org/archive/PHITHT-2.pdf

Bir Cevap Yazın