Hermann Hesse: Yaşlılık Üzerine

20. yüzyılın en önemli yazarlarından olan Alman asıllı İsviçreli yazar Hermann Hesse‘nin Türk okuyucular arasında hatırı sayılır bir hayran kitlesi var. Nobel ödüllü yazar, Türk okuyucuların zihninde muhtemelen; Siddhartha, Bozkırkurdu ve Boncuk Oyunu romanlarıyla yer etmiş durumda. Bireyin yaşadığı kimlik bunalımları, ben’lik krizleri, aidiyet sorunları ve bunun gibi modern çağa özgü bireysel problemleri kitaplarına yansıtan Hesse’yi fikir hayatıyla da takip etmek isteyenler için önümüzde önemli bir kaynak duruyor. Yıldız Ecevit‘in derlediği; Hesse’nin anılarından, mektuplarından, şiirlerinden ve bunun gibi bir çok otobiyografik dökümandan oluşan Bozkır Kurdu’nun Düş Yolculukları adlı eser bizler için bulunmaz bir nimet. Maalesef ki şu anda bu kitabın baskısı bulunmamakta. Savaş ve barış, yazı yazmak, Hindistan, inanç, İsviçre gibi birçok farklı konuda fikrini beyan ettiği bu metinler arasından, yaşlılık hakkındaki görüşlerini aktardığı Yaşlılık Üzerine adlı kısa metin bugünkü konumuz.
Kocamışlık dönemi yaşamımızda bir evredir ve yaşamın diğer evreleri gibi kendine özgü bir yüzü, kendine özgü bir atmosferi ve ısısı, kendine özgü sevinçleri ve sıkıntıları vardır.
Herkes bilir ki yaşlılık sıkıntıları da beraberinde getirir ve sonunda da ölüm vardır. Her geçen yıl daha çok kurban verilir, daha çok şeyden vazgeçilir. İnsan duyularına ve kaslarına güvenmemeyi öğrenir.
Hesse yaşlılığın olumsuz yanları olduğu kadar olumlu yanlarının da olduğunu söylüyor. Kasların ve duyuların insanı yanıltmaya başladığı, ağrıların ve güçsüzlüklerin baş gösterdiği bu evre Hesse’ye göre karamsarlığa düşmemizi gerektirecek bir dönem değil. Bu dönemde tıpkı diğer dönemler gibi kendine özgü sıkıntıları ve mutlulukları barındırıyor.

İyi yönlerinden bakmanın ve hayatın her döneminde olduğu gibi bu döneminde de şikayet etmek yerine, kendine ve dünyaya saygı duymanın önemini vurgulayan Hesse, bir araya gelip yaşlılıktan dem vurmak yerine, yılların birikimi olan belleği harekete geçirmemizi ve bu sayede yaşlılığı mutlak bir inziva ve mutluluk dönemine çevirmemizi öğütlüyor.
Yaşlılıktan, beyaz saçlardan korkan biri, kendi yaşam evresinin onurlu bir temsilcisi değildir; tıpkı, mesleğinden ve her gün yaptığı işten nefret eden, bunları kaytarmanın yollarını arayan gücü kuvveti yerinde genç bir insanın kendi evresinin onurlu bir temsilcisi olamayacağı gibi.
Belleği “yaşamımızı sergileyen resimli imgeler kitabı”na benzeten Hesse, yaşlılığın en güzel yanının da bu olduğu görüşünde. Genç nesilde olmayan bir özelliğe vurgu yapan Hesse, dolup taşan ve tecrübeyle, güzel anılarla süslü belleğin, belki de yaşlılar için gerçek bir nimet olduğu görüşünde ısrarcı.
Yaşlılığın bize armağanı olan nimetler arasında benim için en önemlisi, insanın uzun bir yaşamdan sonra belleğinde taşıdığı ve yaşamındaki devinimin ortadan kalkmasıyla birlikte eskisinden çok farklı bir yaklaşımla bütünleştiği anılar hazinesidir.
Kendi yaşamımızı sergileyen resimli büyük imgeler kitabımızı özenle açıyoruz sayfa sayfa, o koşturmaca ve kovalamaca döneminden sıyrılıp, vita contemplavita’ya (tamamlanmış yaşama) ulaşmanın ne kadar hoş ve güzel şeyler olduğunu görüyoruz şaşırarak…
1952
Kaynakça: Hesse, Hermann(1994), Bozkır Kurdu’nun Düş Yolculukları, Der.Yıldız Ecevit, Remzi Kitabevi
