İçimizdeki Kainat
Ben babamı kaybettiğimde altı yaşımdaydım. Beni annem büyüttü tek başına. Biz 3 kardeşiz, en küçükleri bendim ve daha ölümün ne anlama geldiğini bilmeden ölümü yaşamak zorunda bırakıldım kader tarafından. Çok fazla isyan ettim, çok fazla isyan ediyordum, neden ben, neden böyle kimsesizim diye. Çocuktum tabi o zamanlar.
Önümdeki koca çınarı göremiyordum. Bana hayat veren vahanın gerçekliğini, beni yaşatan asıl şeyi. O asıl şey benim annemdi. Beni tek başına yetiştirdi annem, söylemesi kolay. Ama benim annem beni sevgiyle ve saygıyla yetiştirdi hayatım boyunca. Başkalarına saygı duymam gerektiğini, ırk ayrımı yapmadan her insanın güzel ve iyi olduğunu, en korkunç insanın bile aslında derinlerde bir yerde acı çeken ve üzgün bir tarafının olduğunu öğretti. Babam gittikten sonra annem bana kağıtlar kalemler almıştı derdimi anlatabilmem için. Hayallerimi beraber büyüttük. Bana imkansız diye bir şeyin olmadığını öğretti, bu bir çocuğa verilebilecek en yüce hediyedir. Onun sayesinde resime ve yazıya yönelmiştim çünkü yeteneğimi bulmama yardım etmişti. Beni çok iyi tanıyor çünkü diğer ebeveynlerin aksine annem benim kalbimi görüyor, bütün çirkinliklerimi ne kadar canını acıtsa da kabullenebiliyordu.
Hiç ağladığını görmedim, o kadar güçlü durdu ki yanımızda hep bizi iyileştirmeye çalıştı, hiç gencecik yaşında yaşadığı o kayıptan bahsetmedi, çektiği eziyetlerden, zorluklardan, sorunlardan. Bizi ilgilendiren sorunları bile söylemeyen, dimdik, kocaman kanatları olan ve her savaşa göğüs geren, en önemlisi de bizi vicdanlı ve sorgulayıcı büyütebilmiş bir kadın annem.
Ben bir kadın tarafından büyütüldüm herkes gibi, ama eğer annem olmasaydı, şuan belki de bu satırları yazamayacak kadar kör biri olurdum, uzaktan bakınca ah vah çekilen bir kadının yarattığı o koca dünyayı anlatmaya çalıştım aslında size. Çünkü kadınlar sanıldığından çok daha güçlü, çok daha azimli varlıklardır.
Bir sürü kadın sanatçı ve bilim insanı buldum kendime umut bulabilmek için. Sonra sadece kadın aramadım çünkü anladım ki, bir kadın rol model almak için kendi cinsiyetinde birini hedef almak zorunda değil ! Ben Da Vinci de olabilirim, Marie Curie de, Jan van Eyck’ta, Stephen Hawking’te. Mesele cinsiyet değildi. Mesele heves, umut, istek ve icraydı. Ama ne yazık ki yüzyıllar boyunca bunu anlatmaya çalıştık o yüksek teknolojili, kocaman binalarda yaşayan bu insanlara. Umarım dünya, uzaya giderken, yolda bunları da düşünüp kabullenebilir bu yaşadığımız ”ileri düzey” çağda.
Kısacası belirli bir kesim ne kadar kabul etmezse etmesin, kadınlar tarihin de, bilimin de, sanatın da yön vericisi olabilmiştir. Fark edilmemiş olsa bile, kadınlar bilimin ve sanatın, hatta bu dünyanın gizli kahramanlarıdır. Çünkü tarihe yön veren kahramanları biz doğurduk, en güzel portrelerde biz yer aldık, bizler hayata yön verecek buluşlar yaptık, ve en önemlisi de vicdan ve umutlarımızla, hala bir şeylerin güzel olabileceğine belki de en çok kadınlar inandı. Ve durduramaz kimse bizi, ne sistem, ne töre, ne toplum…Benim annem küçücük bir kızdan umut dolu ve patlamaya hazır bir ışık yarattı, hiçbir şey olamasam bile, vicdanım var, vicdan yarattı bende. Bu bir ömrü mutlu geçirmeye yeter. Benim annem elinde hiçbir şey yokken böyle bir dünya yarattıysa, biz de elimizdekilerle dünyayı değiştirebiliriz.
Kadınlar günümüz kutlu olsun.
İyilikle ve umutla yaşayın.