Kötü Ütopya Örneği: Pol Pot Rejimi
Bazı insanların, belki de herkesin hayal ettiği bir dünya düzeni başka bir deyişle ‘ütopya’ vardır. Ütopya düşünceleri insanların aklına yaşadığı birçok deneyimle gelebilir ve şekillenebilir. Belki siyaset, biraz felsefe veya bir anda arkadaş ortamında tartışılan bir konu vs. de bu düşüncelere zemin hazırlar. Ütopyalar, Orwell ve More’un kitaplarına* konu bile olmuştur.
Peki hiç ‘iyi’ bir ütopyayı yaşayan ya da yaşatmaya çalışan bir ülkeyle karşılaştınız mı? Belki de biliyorsunuzdur ‘Kamboçya’nın Kanlı Tarihi’ olarak birçok yere adını yazdıran, aslında bir ütopya uygulanmaya çalışılan ama amacına ulaşılamayan çarpık düşüncelerle oluşan Pol Pot Rejimini.
Kimdir bu rejime adını veren Pol Pot?
Pol Pot’un asıl adı Saloth Sar’dır. Varlıklı bir ailede dünyaya gelmiş ve eğitimini Fransa’da almıştır. Fransa’da Komünist Partisi üyesi olan Pol Pot, Kamboçya’ya döndüğünde siyaseti bırakmamış ve Kamboçya Komünist Partisinde yükselmeye başlamış ve partinin silahlı parçası olan Kızıl Kmerlerin lideri olmuştur -kendisi aynı zamanda öğretmendir-.

Pol Pot’a göre din, para, teknoloji, ekonomi, iş bölümü toplumu yozlaştırıyordu. Eğer bunlar yok edilirse insanların özüne döneceğini düşünüyordu. Çünkü insanlar özünde eşit ve iyilerdi, bu yozlaşma onları bozuyordu. Bu yüzden Pol Pot tek yozlaşmış olmayanın çiftçiler olduğu düşüncesi içerisindeydi -bu düşüncelerinin gelişiminde Çin’de Mao’nun gerçekleştirdiği Kültür Devrimi ve kırsala dayalı toplum ütopyaları etkili olmuştur-. Pol Pot’un bu düşüncesinden dolayı devlet için çalışanlar, din adamları, entelektüeller ve eğitimli kişilerin hepsi katledildi ya da hepsine köle gibi davranıldı, eziyet edildi. Evet, Pol Pot’un düşündüğü yozlaşmadan kaçmak için.
1975 yılında kazandıkları iç savaşla Kızıl Kmerler ve Pol Pot’un liderliği ile Demokratik Kamboçya adıyla yeni ülke rejimi kuruldu. Pol Pot düşündüğü ‘iyi ütopya’ fikrini kapitalizmi de kaldırarak -ibadethaneler, hastaneler, eğitim kurumları vs. akla gelebilecek tüm kurumlar da kaldırıldı- uygulamaya başladı. İlk önce şehirde yaşayan herkesi tarlaların, verimin olduğu boş alanlara/köylere sürüklediler. Belli gruplar oluşturdular ve bu grupları iskeleti yapılmış evler olan yeni köylere/kamp alanlarına yerleştirdiler. Her aileye bir ev iskeleti verildi ve evleri kendileri yaptı. Aynı zamanda kıyafetlerini boyayla yıkattırarak herkesin aynı renk giyinmesini sağladılar. Tabi bunlar yapılırken bu grupların/insanların başında silahlı Kızıl Kmer askerleri duruyor, sürekli onları kontrol ediyor, en ufak bir terslikte şiddetle karşılık veriyorlardı -boş yere katledilen insanları da tahmin edebilirsiniz-. Daha sonra herkesi -çocuğundan yaşlısına kadar- tarlalarda çalıştırıyorlardı. Eğer o zamanlarda yaşayan bir çocuk olsaydınız ve tarlada aç karnınıza çalışırken bir meyve yemek isteseydiniz başınızdaki Kızıl Kmer askerleri tarafından dövülürdünüz muhtemelen.

Şimdi şu soru gelebilir aklınıza: ”Madem ‘iyi ütopya’ olacaktı, kapitalizm kalkacaktı, öyleyse neden aç bu insanlar?” İşte bu sadece iyi ütopya olmamasının bir kısmı. Eğer siz halkınızı gerçekten hayal edilen, mutlu bir ütopyada yaşatmak istiyorsanız her ayrıntısını düşünerek planlama yapmalı ve tam anlamıyla sağlam bir düzenin oluşturulması için her alanda iyi bir kontrol sağlamalısınız. Aksi takdirde düzeni bozan, kendi çıkarlarını düşünen insanlar hep olacaktır. Kaldı ki Pol Pot rejiminin eleştirilecek tek noktası da bu değil zaten.
İlk önce sorumuzun cevabına dönelim, insanlar tüm gün çalıştırılıp aç kalıyordu çünkü kampın/köyün başındaki askerlere de bağlı bir durumdu bu. Belki onlar daha çok yediği için, belki kendilerine ayırdığı için. Yani ortada bir düzensizlik ve halkı ezme, köle gibi çalıştırma durumu vardı.
Eğitim kısmında çocuklara sadece ve sadece rejim anlatılıyor, Pol Pot övülüyor, bir nevi beyinleri yıkanıyordu. Zeki bulunan çocuklar Kızıl Kmer askerleri için küçüklükten itibaren yetiştirilmeye başlanıyor ve rejim için çalıştırılıyordu.


Hasta olduysanız eğer rejimin ürettiği ilaçları kullanmak zorundaydınız. Diyelim ki iyileşmediniz ve bir şekilde elinize başka ülkece üretilen sizi iyileştirecek bir ilaç geçti. Evet bu sizi iyileştirirdi muhtemelen fakat Kızıl Kmer askerleri farkına vardığında ya da bunu öğrendiğinde cezanız büyük ihtimal direkt ölüm olurdu. Çünkü Pol Pot’un yerli ilacı varken kapitalizm tuzağına düşmüş oluyordunuz.
Ütopyanın Pol Pot’un düşündüğü gibi olmamasının sayabileceğim onlarca nedeni var aslında. En başta daha önce de dediğim gibi sağlam temelli değildi. Sağlam temelli olsa bile ülkenizdeki herkesi çiftçi yapamazsınız. Çünkü bir ülkede çiftçiye ne kadar ihtiyacınız varsa en basitinden bir yazara, ressama, düşünüre, doktora vs. aklınıza gelebilecek her mesleğe ihtiyacınız vardır. Tabi bunun için de eğitim gereklidir. ‘İyi’ bir eğitim sadece bunun için değil birçok açıdan gereklidir. Siz zaten eğitimi kaldırırsanız o düşündüğünüz güzel ütopyaya hiç ulaşamazsınız.



Pol Pot’un düşündüğü gibi yozlaşma; eğitimden, entelektüellikten, ibadet etmekten, teknolojiden gelmez. Çünkü insan tüm bunlara açık bir varlıktır. Hep gelişmek, daha iyiyi, daha kolaylaştıranı yapmak, üretmek ister. İnanmak ister -bir ya da birçok tanrıya belki hiçbirine-, öğrenmek, bilgiye doymak ister. Eğlenmek, güzel vakit geçirmek ister. Bir insan dünyada bulunan her şeye açıktır. Bugünlere gelmemiz, teknolojinin gelişimi ya da başka şeyler hepsi Pol Pot’un düşündüğü yozlaşmadan doğar. Yani aslında rejimin doğuşundaki fikirler baştan çarpıktır. Daha sonra oluşan bozulmalar da buna dayanır.
Pol Pot mutlu bir halk değil; eziyet gören, köle gibi çalıştırılan, kendine itaat sağlanan bir halk yetiştirmeye çalışmıştır. Bu durumda yine tüm eziyeti ‘halk’ çekmiştir. Verilere göre rejim yüzünden halkın dörtte birinin katledildiği öne sürülmüştür.
1978 yılında Vietnam ve rejim arasında yaşanan savaşta Vietnam’ın galip gelmesiyle katliam yapan rejim yıkılmış ve belki daha onlarca ölecek insan kurtulmuş oldu. Ama insanların yaşadıkları, daha doğrusu onlara yaşattırılan bu kitaplara konu olacak kötü ütopya örneği hafızalarından hiç silinmedi.
Konuyla ilgili film önerisi>First They Killed My Father (Daha meraklıları için: Rejimin geldiği dönemde küçük yaşlarda olan Kamboçyalı bir kızın o zamanlara dair hatırladıkları konu alarak ele alınmış, size yaşanılanları daha derinden hissettirecek bir film)
*George Orwell-1984 (Kötü ütopya fikrini ele almıştır.), Thomas More-Ütopya (İyi ütopya fikrini ele almıştır.)
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.dunyabulteni.net/olaylar/kambocya-nin-kanli-tarihi-pol-pot-rejimi-h256030.html
