Sanat

Mitolojik Düşünme

Resim AdriaticaCreation

Hiç düşündünüz mü tüm evrenin, bunca oluşumun başlangıcında ne vardı, her şeyi başlatan etken neydi, yalnız düşünerek buna bir cevap bulunabilir mi veya bunu kavramak, aslında mümkün mü?

Sokrates öncesi, bilindiği üzere yaygın inanış mitoloji idi. Mitolojik düşünme inancı algılanabilir dünyayı açıklamada çeşitlilik yaratmaktaydı. Şimşek çakarsa bunun Zeus’un insanlığa bir tepkisi veya uyarısı olduğu kabul ediliyordu. Olanı biteni gökselliğe atfetmek mantıklıydı. Hiçbir şey yoktan var olmamış sanılıyor, her şey başlangıçta var kabul ediliyordu. Ama varlığını sorgulayan insan, onu yaratan Tanrıların nereden geldiğini de sorguluyordu. İlk filozoflardan Miletos Okulu düşünürü Thales, bu mitsel inancın kökenini kendi yöntemleriyle açıkladı. Ona göre deprem, Poseidon kızdığı için değil, dünya suyun üstünde yüzdüğü için oluyordu. Bu su dalgalanınca depremi meydana getiriyordu. Yani evreni oluşturan köksellik, su olmalıydı. Diğer filozoflar da evrenin kök ögesini birbirlerine karşı çıkarak sübjektif şekilde açıkladılar ve sonuç olarak ateş, su, toprak, hava ögeleri, evrenin başlangıcında zaten var olan ama ne şekilde var olduğu henüz net açıklanamayan ögeler olarak keşfedildi. Empedokles’e göre bu dört kök öge, ezeli ve eşit; yok olmayan ve bölünemeyen özellikler taşıyordu, görüşünü ise “Ne kadar çok var olan varsa bu kök ögeler o kadar çoktur.” olarak açıklamaktaydı. Buraya kadar filozoflar mitolojik düşünmeden tamamen kopup artık yepyeni bir bakış açısı kazanmışlardı. Yine Sokrates öncesi düşünürlerden olan Anaksagoras, bu açıklamalara mitsel ve teleolojik bir yenilik getirerek evrende öncelikle kaosun olduğunu kabul etti. Yine de Empedokles’e karşı çıkarak “Bir şeyin, o şey olmayan başka bir şeyden oluşması açıklanamazdır.” diyerek gayeci görüşüne kök ögelerin canlıların beslenme yoluyla bünyesine katılarak onu geliştirdiğine yönelik bir açıklama getirdi. Ona göre önce kaos vardı evet, ama bu kaostan oluşan kozmos (düzen), nous adını verdiği evrenin mimarı olan ama yaratıcısı olmayan bir madde sayesinde olduğu düşüncesini geliştirdi. Bu nous denen madde, öyle bir maddeydi ki evrenin oluşunu sağlayan, hareket ettirici bir güçtü. Bu madde bugün bildiğimiz atomdu elbette.

Tüm bu düşüncelerin ardını Demokritos ile atomcu düşünce izledi ve böylelikle mitolojik düşünceden şimdiki bilimsel gerçeklere geçişe zemin hazırlandı. Peki gerçekten mitoloji ile evreni açıklamak mantıklı mıydı?

Antik Yunan’da Toprak Ana tasviri

Hesiodos’u anlatımına göre her şeyin başlangıcında önce bir kaos vardı, toprak ana Gaia bu kaostan doğdu. O da cehennem hapishanesi olan Tartaros; ardından Eros’u (aşk) doğurdu. Onların ardını gece karanlığı Nyks ve yeryüzü karanlığı Erebos’un doğumu izledi. Nyks ve Erebos birleşerek Aither yani dünyayı sarmalayan hava tabakasını ve Hemera yani günü doğurdular. Daha sonra Toprak Ana tek başına Uranus (Gök), Pontos (Deniz) ve Tepeler’i (dağlar) yaratıp, artık evreni Tanrılarla doldurdu. Sonrası malum.

O halde, atomcu düşüncenin içinde doğduğu şey, zaten mitolojik düşünmenin kendisi. Buradan mitolojik düşünme olmadan evrenin kök ögesi (atom veya büyük patlama) düşünülemezdir sonucuna varmalı mıyız? Mitoloji gerçeklerden beslenmiş denebilir mi? Gerçekte olan ne idi ki? Bunları açıklamak şu ana kadar pek olanaksızdı fakat gerçekten evrenin başlangıcında bir şeyler, salt bilinçle ulaşılamayacak bir şeyler olduğu kesin.  

One thought on “Mitolojik Düşünme

Bir Cevap Yazın