Edebiyat, Yazar/Şair

Münzeviliğin Şairi: Edip Cansever Üzerine Bir İnceleme

"Doğrusu anlamıyoruz Ruhi Bey
Her insan biraz ölüdür
Biz ki bir bütünün parçalarıyız, biliriz
Her insan biraz ölüdür."

Bir Cansever Doğuyor

Ömer Edip Cansever, 8 Ağustos 1928’de Beyazıt’ta, Soğanağa Mahallesi’nde doğdu. Doğduğunda çevresi onun 20. yüzyıl Türk şiirine böylesine büyük bir darbe vuracağının elbette farkında değildi. Ömer adını ilk şiirleri ve ilk şiir kitabı dışında hiç kullanmadı. Bu tercihte yakın arkadaşı Mustafa Şerif Onaran’ın rolü büyüktü. Aslen Çankırı’nın Atkaracalar Köyü’nden olan annesi Pembe Hanım ev hanımı, babası Fazlı Bey ise Kapalıçarşı’da antika dükkânı olan bir tüccardı. Dört çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğu olan Cansever’in ilk çocukluğuna ait hatıralar sonradan taşındıkları ve Ahmet Hamdi Tanpınar’a komşu oldukları Saraçhanebaşı’ndaki bir evde geçti. Cansever çocukluğunu doyasıya yaşadığı bu yıllarda henüz okula gitmiyordu.

1950’de yedek subay olarak gittiği Ankara’da “renksiz ve kupkuru günler” olarak tanımladığı kısa dönem askerlik serüveni böylece başladı. Cahit Sıtkı, Orhan Veli ve daha birçok sanatçıyı yakından tanımak amacıyla Buket Lokantası ve Üç Nal Meyhanesi gibi dönemin önemli edebiyat mahfillerine sıklıkla uğrasa da bu karşılaşma hiç gerçekleşmedi. 1954’te yaşanan Kapalıçarşı yangınında, dükkânının yanması üzerine Jak Salhoşvili ile ortak olup, asma katlı bir başka dükkâna geçti. Ortağı alım satım işlerini yönetirken, kendisi tüm zamanını asma katta okuyup şiir yazmaya ayırdı. Belki de bu yaşadığı münzevi hayat onun bu denli yalnızlıklarla bezeli şiirlerini oluşturmasında büyük etkendi.

Antikacı dükkânının asma katı, Cansever’in Kapalıçarşı’yla diyalektik bir ilişki kurmasını sağladı. Hem çarşının içinde bir tüccar, hem de dışında bir şair olarak mekâna dâhil olduğu bu yerde otuz yılını geçirdi ve toplam dokuz şiir kitabı yazdı ve Türk edebiyatına damgasını vurdu.7 Ömrünün son zamanlarında emeklilik hayatı yaşadığı sıralarda eşiyle beraber bodruma taşındı ve yaklaşık yirmi gün sonra beyin kanaması geçirerek vefat etti. Kendisi şu anda aramızda bulunmasa da kalemiyle halen ilmek ilmek zihinlerimizde yaşamaktadır ve görüldüğü üzere yaşamaya da devam edecektir. Ancak onu ve şiirlerini anlamamız için öncelikle içinde bulunduğu döneme adım atmak gereklidir.

II. Yeni Kuşağına Ufak Bir Adım

Elbette ki Edip Cansever’i daha iyi tanımak ve yazın dünyasına adım atmak için öncelikle Türk edebiyatının gelişimini ve o dönemdeki karakterini incelemek yerinde olacaktır. Türk edebiyatının tarihi elbette binlerce yıl öncelere dayanmaktadır. Ancak bizim üzerinde durmak istediğimiz nokta, özellikle Batı tesirinde gelişen ve Tanzimat devri ile başlayan yeni bir edebiyat kimliğidir. Tanzimat döneminden sonra gelen Servet-i Fünûn, Fecr-i Âtî ve Millî Edebiyat devirleri ile edebiyatımız büyük bir değişim ve gelişim içerisine girmiştir. Ardından gelen Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı dönemi ise daha detaylı inceleyeceğimiz bölümdür. Bu devirde, şiir alanında geniş boyutlu tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalar eski şiir – yeni şiir çatışmasından doğmuştur. Eski olan direnmekte, yeni ise yerleşme savaşımı vermektedir. Cumhuriyet öncesinden gelen şairler yenileri kendilerini devam ettirmekle suçlarken, gençler de edebiyattaki değer bunalımını öne sürerek eski anlayışı yıkmaya çalışmaktadırlar. Genç kuşağın eski şiire ve şairlere yönelttiği bütün yıkıcı eleştiriler yeniyi yerleştirme çabasından kaynaklanır.

Cumhuriyet devri Türk edebiyatı ve şiirini 1923’ten 1960’lı yıllara ve oradan günümüze değin etkileyen düşünce akımları olarak basta Atatürkçülük olmak üzere, Milliyetçilik, Sosyalizm ve İslamcılık sayılabilir. Bu yıllar boyunca Türk şiirinde etkin olan sanat, edebiyat ve şiir akımları olarak da, Cumhuriyet öncesi dönemden itibaren bu devrin ilk yıllarında da etkin olan Millî Edebiyat akımı hariç tutulacak olursa, Yedi Meşaleciler, Toplumcu Gerçekçiler, Garipçiler (Birinci Yeniler), Hisarcılar, Maviciler, İkinci Yeniler, Yeni İslâmî Akım, Yeni Gelenekçi Akım, Üçüncü Yeniler, Yeni Bütüncüler… vb. seklinde sıralanabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu tasnifler şiir gibi bulanık bir denizin sınırlarını çizmeye yetmeyecektir. Türk şiirinde 1954’ten sonra görülmeye başlayan “İkinci Yeni” şiir hareketi, ortaya koyduğu iddialar ve toplu çıkışlarıyla dilde değişimin bir halkası olmuştur. Bu topluluğun göze çarpan en önemli özelliği Türkçeyi kullanış biçimlerindeki farklılıktır.

İkinci Yenicilerin kabul görmüş kuralların dışına çıkması, bugünkü söyleyişle dil sapmalarına başvurmaları, topluluğun genetiğini ortaya koymuştur. Türkçenin yazım, ses, kelime, anlatım, dil bilgisi, anlamsal kurallarını değiştirme örnekleri özellikle 1950’den itibaren görülmeye başlanmıştır. Bu dönemden itibaren, özellikle İkinci Yenicilerin, var olan dil ve edebiyat anlayışına karşı çıktıkları dikkati çeker. Şiirin dili, biçimi farklılaştırılmaya çalışılmış, yeni kullanımlar denenerek anlama farklı yollar getirilmeye çalışılmıştır.

Bir bildirgelerinin olmamasına rağmen çok ilginçtir ki topluluk üyeleri belli ilkeler doğrultusunda bir araya gelerek dil anlayışlarında aykırılıklar meydana getirmişlerdir. Topluluk sanatçıları şiirde kelimenin anlamıyla oynamakla kalmamış, şiirin biçim özelliklerini de kendilerine göre yapılandırmaya çalışmışlardır. Bu durum edebiyatçılar arasında dilin imkânlarını genişletmek ya da dilin mevcut kurallarını ihlal etmek olarak yorumlanmıştır. İkinci Yeni şiirinin en önemli hususiyetlerinden olan çağrışım gücü fazla olan kelimelerin tercih edilmesi ve imgeyi kullanma hassasiyeti edebiyatımızda yeni bir ses getirir. Atilla İlhan bu yeni anlayışı “özgü ve imgeci” olarak niteler. İkinci Yenicilerin özelliklerini ve onları ardıllarından ayıran önemli özellikleri kabaca sıralamak gerekirse:

  • İmgeye (sembole) kapılarını yeniden ve sonuna kadar açmak.
  • Edebî sanatlara özgürlük tanımak.
  • “Basitlik, aleladelik ve sadelik”ten ayrılmak.
  • Konuşma diline, ortak dile sırt çevirmek.
  • Halkın hayatından ve kültüründen uzaklaşmak. Folkloru şiire düşman bellemek.
  • Sehirli “küçük adam”a tip çizmeyi bos vermek.
  • Nükte, şaşırtma ve tekerlemeden kaçmak.
  • Siiri ustan ve anlamdan kaydırmak.
  • Duyguya ve çağrışıma yaslanmak.
  • Konuyu, hikâyeyi, olayı atmak.
  • “Fakir ekseriyete”e değil, “aydın azınlığa” seslenmek.

    Bu bağlamda Batı şiirinde etkin olan Sürrealizm, Egzistansiyalizm, Dadaizm ve Letrizm gibi akımların İkinci Yeni sairleri ve şiiri üzerinde etkileri vardır.

Ben Edip Bey

İkinci Yeni’nin öncü şairlerinden biri olarak tanınan Cansever, kırklı yılların sonunda Ahmet Hamdi, Ahmet Muhip, Faruk Nafiz gibi şairlerin etkisinde başladığı şiir yazma serüvenini, Garip hareketinin belirgin etkisinde sürdürdü. Garip şiiri etkisinde yazdığı; yalın, bir anlam anlayışına dayalı, yer yer toplumsal yaşamdan kesitler içeren İkindi Üstü (1947) ve Dirlik Düzenlik (1954) şiir kitaplarıydı.

1950’den sonra, gramer kurallarını bozarak dilde deformasyonlara başvurduğu, duyuların ve algıların birbirine karıştığı bir anlatımı benimsediği İkinci Yeni dönemi şiirlerini yazdı. 1957’de Yerçekimli Karanfil’i yayımladı. İmgeye dayalı, duygu ve çağrışımdan beslenen şiirleri barındıran bu kitabı 1954-1957 yılları arasında, Demokrat Parti’nin siyasi baskısının arttığı boğucu bir ortamda yazdı. Düzensizliğin, güvensizliğin ve korkunun kök saldığı bu süreçte eylem yolu bulamayan tüm sanatçılar gibi o da toplumla ve gerçekle bağlarını koparıp yalnızlık ve umutsuzluk gibi imgelere yöneldi. Ancak onu yeni bir şiir yazmaya yönlendiren asıl neden siyasi baskılar değil, 1950’li yıllarda başlayan kentleşme ve sanayileşmenin yarattığı bunalım ve umutsuzluk havası içinde Garip şiirinin yetersiz kalışıydı. Bu yetersizliği gören çoğu İkinci Yeni şairi gibi yeni bir tarzın gerekliliğine inanan Cansever, o yıllarda Türk edebiyatında giderek etkilerini artıran varoluşçuluk felsefesinin temelindeki yalnızlık, umutsuzluk, iletişimsizlik duygularından da beslenerek yazmıştı Yerçekimli Karanfil’i. Ancak zamanla benimsediği bu özelliklerden uzaklaşarak, 1960’tan sonra toplumsal ve kültürel hayatımızda meydana gelen oluşumların da etkisiyle çevresiyle uyuşamayan bireyin yalnızlığını işledi. Yerçekimli Karanfil’den hemen sonra yayımladığı Umutsuzlar Parkı (1958) ile uzun bir şiirin bölümlerinden oluşan bu kitabında geçmişle bağlarını koparan, geleceğe de bel bağlamayan bir aydının yalnızlığını, mutsuzluk ve karamsarlığını konu aldı. İntiharı bile düşünen bu yenik aydının durumunu, varoluş felsefesinin sözlüğünden yararlanarak aktardı. 1976’da yayımladığı Ben Ruhi Bey Nasılım?’da Kapalıçarşı’da görüp esinlendiği bir figür olan Ruhi Bey üzerinden bireyin yalnızlığını işledi ve âdeta bir karabasandan kurtulma çabası içinde bilinçaltı birikimleri bu kitaba akıtarak arınmaya çalıştı. Her yayımladığı kitabında şiirini yenileyen şair, bu anlamda Türk şiirinin geçirdiği değişmelerin de tarihini yansıttı. Yenilikçi yönü sebebiyle sürekli eleştirilse de hiçbir anlayış onun şiirlerini yok saymadı. Şiirlerini kalıcı yapan ve günümüze taşıyan en önemli yön de bu devinim oldu. Çeşitli yazı ve yapıtlarında şiire ilişkin görüşleri ise çağdaş Türk şiirinin poetikasında da önemli bir yer edinmesini sağladı.

Topluca eserlerine bakacak olursak:

  • İkindi Üstü (1947)
  • Dirlik Düzenlik (1954)
  • Yerçekimli Karanfil (1957)
  • Umutsuzlar Parkı (1958)
  • Petrol (1959)
  • Nerde Antigone (1961)
  • Tragedyalar (1964)
  • Çağrılmayan Yakup (1966)
  • Kirli Ağustos (1970)
  • Sonrası Kalır (1974)
  • Ben Ruhi Bey Nasılım (1976)
  • Sevda ile Sevgi (1977)
  • Şairin Seyir Defteri (1980)
  • Yeniden (1981)
  • Bezik Oynayan Kadınlar (1982)
  • İlkyaz Şikâyetçileri (1984)
  • Oteller Kenti (1985)
  • Sonrası Kalır I, Bütün Şiirleri (2005)
  • Sonrası Kalır II, Bütün Şiirleri (2005)

    Kazandığı ödüller:
  • 1958 Yeditepe Şiir Armağanı: “Yerçekimli Karanfil”
  • 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: “Ben Ruhi Bey Nasılım”
  • 1981 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü: “Yeniden”

Sonuç

Cansever, yaşadığı dönemde olduğu kadar, bugün de yeni bir şairdir. Kendine özgü bir şiir poetikası üretebilmiş, Garip’in açtığı olanaklardan yararlanmış, onların “yetersiz”liğinden ne Garip ne de İkinci Yeni olmayan özgün bir şiirsel söylem çıkarmıştır. Bütün ömrü boyunca yenilikten ve denemekten vazgeçmeyen Edip Cansever’in “düşüncenin şiiri”ni bulma ve “çok sesli – çok gözlü şiir”e ulaşma noktasında ne kadar başarılı olduğu ortadadır. Onun şiirleri, bireyin içsel dramını evrenselle buluşturma noktasında, bir monologlar dizisi olmasının yanında bir “toplum diyaloğu” olarak da nitelendirilebilir. Cansever’in öznesi, yalnızca kendisiyle değil, modern yaşamın kuşatması altında olan tüm bireylerle, bizimle konuşmakta ve bakışını da bize çevirmektedir. Son olarak bize çevirdiği o bakışı şu güzel TRT Arşiv videosuyla karşılayalım:

https://www.youtube.com/watch?v=h0dn-QC8S-g

Kaynakça

  • Bezirci, Asım, İkinci Yeni Olayı, Tel Yayınları, İstanbul, 1974.
  • Cansever, Edip, “Yaşam Öyküsü”, Gül Dönüyor Avucumda, Adam Yay. İstanbul, 1998.
  • Cansever, Edip, Ben Ruhi Bey Nasılım, Koza Yayınları, 1976.
  • Cansever, Edip, Sonrası Kalır I – Bütün Şiirleri, YKY, İstanbul, 2011
  • Cansever(d), Sonrası Kalır II – Bütün Şiirleri, YKY. İstanbul, 2011
  • Canberk, Eray, A’dan Z’ye Edip Cansever. İstanbul: Yapı Kredi Yay. 2003.
  • Cöntürk, Hüseyin, A. Bezirci, Turgut Uyar-Edip Cansever, De Yayınları, İstanbul, 1961.
  • Çalışkan, Adem, Ana Çizgileriyle Cumhuriyet Devri Türk Şiirine Teorik Bir Yaklaşım (1923-1960), Journal of International Social Research, 3(10), 2010,
  • Dirlikyapan, Murat Devrim, “İkinci Yeni” Dışında Bir Şair: Edip Cansever, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, Haziran 2003.
  • Doğan, Mehmet H., İkinci Yeni Şiir (Antoloji-Dosya), İstanbul, İkaros Yayınları, 2008.
  • Karaca, Alâattin, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yayınları, Ankara, 2005.
  • Kara, Ö. T, Türkçenin Kuralları Dışına Çıkan Bir Topluluk: İkinci Yeniciler, Tarih Okulu Dergisi, 2013(xv)
  • Maraş, Mehmet Atilla, “Cumhuriyet Devri Türk Şiirine Genel Bir Bakış”, Yeni Türkiye [Cumhuriyet Özel Sayısı IV / Kültürel Değerlendirme], Yıl: 4, S. 23-24, 1998.
  • Onaran, Mustafa Şerif, “Ömer Edip’ten Edip Cansever’e Şiirli Yol”. Varlık Yay. 2002.
  • Özçelebi, Betül, Cumhuriyet Döneminde Edebî Eleştiri. 1923-1938.
  • Öcal, Oğuz, Bir Şair, Bir Antigonist Tavır Edip Cansever. Ankara: Akçağ Yay. 2013.

Bir Cevap Yazın