ORHAN PAMUK’ UN MASUMİYET MÜZESİ
Masumiyet Müzesi, 2008 yılında Orhan Pamuk tarafından kaleme alınmış, Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmıştır.
“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum” diye başlar sözlerine baş kahramanımız Kemal Basmacı. İnsan daha ilk cümlede bir durup yutkunma ihtiyacı hissediyor bu cümleden sonra ve hayatının en mutlu anını yaşayıp yaşamadığını düşünmeye başlıyor istemsizce.
Masumiyet Müzesi kitabı
Zengin bir aileden gelen Kemal ile Kemal’in çok uzaktan yoksul bir akrabası olan Füsun’un aşkını anlatıyor. Kitabın temelde biraz Yeşilçam havası veren bir kurgusu olsa da, karakterler arasındaki tutku, zaman ve bekleme kavramlarını ele alış biçimi itibari ile kendini okuyucu gözünde farklı kılmayı başaran bir eser.
Kitapta, iki ana karakter arasında geçen aşk hikayesinin yanı sıra hikayenin geçtiği 1970’ler İstanbul’una ve o zamanlarda yaşayan insanların aile, arkadaşlık, evlilik ilişkilerine, olaylara bakış açılarına, yaşam biçimlerine dair sosyolojik saptamalara yer verilmesi bu eseri birçok okurun gözünde daha kıymetli bir hale getirdiği söylenebilir aslında.
Kemal, aslında iyi eğitimli ve yine hali vakti yerinde bir aileden gelen Sibel ile nişanlı. Kemal Sibel’e hediye almak için bir butiğe girdiğinde, yıllardır görmediği Füsun’a rastlıyor ve asıl hikaye burada başlıyor. Birlikte kısa bir süre mutlu zaman geçiren aşıklarımız, Kemal’in nişanlanmasıyla birlikte acı gerçekleri ile yüzleşmek zorunda kalıyorlar ve o günden sonra aralarındaki bağ tamamen kopuyor. Kemal, bu durum karşısında gün geçtikçe eriyor ve bu ızdırap dolu günler tam 8 yıl sürüyor. Kemal ve Füsun’un hikayesi afilli bir kavuşamama hikayesidir aslında. Bu sebeple, kitap benim için bir aşk romanından öte tutku, sabır, zaaf gibi olgular ile o günlerdeki ülke gerçeklerini harmanlayan bir romandır.
8 yıllık bekleme süresince, Kemal Füsun’ların evine gidip geldiği zamanlarda Füsun’a ait eşyaları çalmaya başlıyor ve bunları bir koleksiyon haline getiriyor. Masumiyet Müzesi konsepti ile ilgili en ilgi çekici şey zaten kitabın ve müzenin Orhan Pamuk tarafından en başından beri birlikte kurgulanmış olması. Orhan Pamuk’un 15 yıllık titiz çalışmasının ve hayret verici hayal gücünün bir eseridir bu kitap ve müze.
Müzenin, Füsun’un Çukurcuma’da ki evi olarak tarif edilen yerde kurulmuş olması da inanılmaz güzel bir detaydır. Kitap ve Müze bu kadar iç içe ve birbirini tamamlarken kitabı okumadan müzeyi gezmenin eksik hissettireceğini ve bazı şeylerin anlamsız görüneceğine inanıyorum. Kitabı okuyup daha sonra müzeyi gezmenin çok daha etkileyici olduğunu düşünüyorum.

Masumiyet Müzesi bir tutkunun, bekleyişin ve zamana karşı direncin hikayesidir
Saplantılı bir aşk, anı biriktirme, zamanın yarattığı boşlukları eşyalar ile doldurma çabasıdır. Bu yüzden okurken bazen roman kahramanları için gözyaşı dökeceğiniz, bazen onlara çok derinden kızacağınız, bazen de içten içe mutluluk duyacağınız birçok an olduğunu fark edeceksiniz.
Hepimize, baş kahramanımız Kemal gibi sonunda “Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım” diyebileceğimiz bir hayat yaşamayı diliyorum…
Çok güzel bir şekilde değerlendirmişsiniz, kaleminize sağlık.