Kitap

Sadık Bey, içimizden biri; Pınar Kür Sadık Bey kitap incelemesi

Geçtiğimiz hafta Pınar Kür’ün Sadık Bey adlı romanını okudum. Can Yayınları tarafından basılan bu kitap 168 sayfalık tek solukta okunacak bir roman. Türk edebiyatının usta isimlerinden biri olan Pınar Kür, farklı bir hikayeyle karşımıza çıkıyor.

Sadık Bey

Değişim, modernleşme ve çağa ayak uydurma gibi kavramların iyi bir şekilde işlendiği romanda kahramanımız kitabın da adını aldığı Sadık Bey. Sadık Bey, ellili yaşlarının sonunda, eşinden ayrılmış ve bir kız çocuk sahibidir. Bir şirkette müdür pozisyonundadır ayrıca şirketinde yüzde beş hissedarıdır. Aslında oldukça basit bir hayatı olan Sadık Bey, iş çıkışı eve gitmeden önce rakısını içip mezesini yiyen ve kalabalıktan hoşlanmayan ya da dert dinleyecek, konuşacak bir kalabalığı olmayan bir adamdır. Aslında bakarsanız herkes gibidir Sadık Bey. Sabah işe, akşam eve hayatı geçen; hayatındaki yanlış seçimler nedeniyle olduğu yerde saymış ve zamanla bunları sorgulamaya başlamış biridir.

Sadık Bey Karakter Analizi

Sadık Bey için hepimiz gibi desem de aslında biraz da farklıdır. Çünkü iş ve özel hayatında çok bir hırsı olduğunu düşünmüyorum. Örneğin sevdiği kadın yani Semiramis ile yaşadığı aşkta da iş hayatında yaşadıklarında da hep pasif konumdadır. Yani kendi hayatının yıldızı olmak yerine her zaman başkasının ışığıyla aydınlanan bir karakterdir. Bu pasifliğinin ve ezikliğinin nedeni kitapta sınıf çatışması olarak verilse de bana göre bu durumu dramatikleştirmekten öteye götürmemektedir. Çünkü kişinin karakterini yaşadığı evin sınırları belirlememektedir. Gecekondudan çıkıp rezidanslarda yaşayan insan günümüzde sürekli karşılaşan bir durumdur.

Sadık Bey’in en önemli sorunu bence başkalarının onun için çizdiği hayatı yaşamasıdır. Okul boyunca onu koruyan Ertuğrul, üniversitede de üzerinde hakimiyet kurmuş; ilişkisini bile o belirlemiştir. Öte yandan iş hayatına atıldığında da Ertuğrul tarafından kontrol edilmektedir. Evlenme zamanına geldiğinde de yine Ertuğrul’un belirlediği, istediği kişiyle evlenmiştir Sadık Bey. Bu durum yani Ertuğrul’un kontrolü bir bakıma hoşuna gitmektedir Sadık Bey’in. Bu noktada konfor alanından çıkmakta zorlanan bir kişi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Sonradan kafasındaki iç ses olarak yorumladığımız ve kitapta farklı bölümlerde karşımıza çıkan kişi, Sadık Bey’in mücadeleci, sorgulayıcı; aslında olması gereken kişiyi anlatmaktadır. Sadık Bey yaptığı yanlışların, hataların ve seçimlerin farkındadır ve hayatını bunlarının belirlediğini biliyordur. Aslında içten içe kendine kızmaktadır. Siniri öfkesi kendinedir. Ertuğrul’un ona kurduğu oyunda da kendisinin önemli bir iş yapmaya çalışması kendi vicdanı ile verdiği mücadelenin sonucudur. Aslında her şeyin farkında olan kişiliği ile sinmiş benliği sürekli çatışma halindedir.

Sadık Bey kitabında Beyaz Yakalı Hayatı

Kitap içerisinde beyaz yakalıların oldukça sık karşılaşacağı birçok kavram ve durum bulunmaktadır. Oldukça güzel ve eleştirel bir dille yaklaşan Pınar Kür, günümüzde ekmeğin artık aslanın ağzında değil midesinde olduğunu göstermiş; patronların, çalışanların, iş yerlerinin harika bir kompozisyonunu çıkartmıştır. Aslında bakarsanız çok acı da olsa çalışmanın, insan hayatının önüne geçtiğini göstermiş gelişen ve modernleşen dünyaya ayak uydurmanın ne denli fedakarlıklar gerektirdiğini gözler önüne sürmüştür.

Örneğin her beyaz yakalının cebinde bulunan yemek kartı (Sodexo) kitapta da bulunmaktır. Kitapta karşımıza çıkan en önemli durumlardan biri kesinlikle mesai saatleri. Normalde 09.00-18.00 arasında çalışma saatleri olan ve cumartesi günleri de çalışan beyaz yakalılar bir yerlere gelmek ya da var olan konumlarını korumak için mesai saatlerinin dışında da çalışmaktadır. Büyük camsız ofis binalarında yan yana fabrikadan çıkan ürünler gibi dizilen masalarda çalışanlar, kendi hayatlarının farkında olmadan sadece fatura ödemek için çalışma hayatlarına devam etmektedir. Peki böyle mi olmalı? Çalışma şartlarına, patronların tutumlarına, iş yeri özellikleri gibi durumlara dikkat çekerek sistem eleştirisi yapan Pınar Kür, biraz düşünmemizi istiyor. Gerçekten bu hayatı mı hak ediyorum?

Sadık Bey Kitabından 10 Alıntı

“Yanlış anlaşılmaktan- daha doğrusu, doğru anlaşılıp aşağılanmaktan çekiniyordu.”

“Paydos saati diye bir şey kalmamıştı- hele hele son yıllarda. İşinde ilerlemek isteyen herkes gereğinden fazla çalışması, en azından öyle görünmesi gerektiğini biliyor, gözü saatte, beklediğini çaktırmıyordu.”

” Memleketin geldiği halleri düşünmek , kendi geldiği halleri düşünmek kadar boğucuydu.”

“Geçmişinden gururu , geleceğinden umudu olmayan bir adam tek başına rakı masasında otururken hangi şarkıdan medet umar?”

“İnsanlarla ilişki kurmak, herhangi bir kitabın kurmaca dünyasına girmekten daha da yorucuydu.”

“Uzak yerlere gitmeyi hayal ederdi, dünyayı gezmek, yepyeni şeyler görmek, öğrenmek isterdi. Amacı sanatını geliştirmek, insanların kulağına güzel şeyler fısıldayabilmekti. Acı da çekse, yara da alsa, mutlu da olsa, hep tepelerde gezineceğini, ruhunu yere düşürmeyeceği düşünürdü.”

“Zamanı geldiğinde zamanın çoktan geçmiş olacağını nereden bilecekti?”

“ ‘Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda… Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle… ‘ Gerçek şairler , “ Anlatamıyorum , “ dediklerinde bile ne güzel anlatıyorlardı yüreklerindeki sancıyı.”

“Epey uzun sürdü beşinci kata varması. Daireyi gençliğinde alıyorsun, merdiven, yokuş gibi şeyleri tehditkar bulmadığın yıllarda.. Sonra günü geldiğinde.. Soluk soluğa kalıyorsun”

“Aşk dediğin, gerçek aşk dediğin bir kez gelirdi insanın başına…”

Bir Cevap Yazın