Sanat

Sanatta ve Bilimde Postmodernizm

1980 yılında Venedik’te gerçekleştirilen mimarlık biennialinde bulunan, dönemin önde gelen felsefecilerinden biri olan Jürgen Habermas gördüklerini “düş kırıklığı” olarak değerlendirmiştir. Çünkü şahit olduğu şeyler onun deyimiyle lineer olarak gelişen tarihin önünü keserek oluşturulmuş “tersine çevrilmiş avangart cepheler”dir. Jürgen’in şaşkınlığı savunduğu modernizm, dönemin sanatçıları tarafından artık işe yaramadığı için rafa kaldırılmasından başka bir şey değildir. Postmodernizm hakkında konuşmadan evvel sanırım karşı tez olarak meydana geldiği modernizmi ele almak gerekir.

Guernica, Pablo Picasso, 1937

19. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülen modernizm 20.yüzyılın başlarında oldukça güçlü bir şekilde etkisini göstermiştir. Modernizmi tek kelime ile özetleyecek olursak bu elbette akılcılık olurdu. Modernizm zamanla gelişen din, bilim, ahlak ve felsefe gibi konularda ancak aklın yolunu izleyerek ilerlenebileceğini öne sürer. Modernistlere göre kolektif akıl ile hareket ederek ütopik gibi görünen dünya düzeni kurulabilir.50’li ve 60’lı yıllarda etkilerini gösteren Marksizim, hümanizm ve feminizm gibi akımların da ortak özelliği ortak aklı kullanarak ilerleme amacıdır. Bu kurulan ortak akıl sonucunda tabii ki ortak ahlaki düzen de beraberinde gelecektir. Özellikle Marksizm düşüncesi hiç kuşkusuz modernizm akımının temel taşlarından birini oluşturur.

Modernizm yapısı itibari ile din gibi insanları bağlayıcı olduğunu düşündüğü unsurlara karşıdır fakat dinin karşısında dururken belki de hata olarak milliyetçilik akımını öne sürer. Modernizm, bilimin netliğinden de yola çıkarak sanattaki yansımalarını iyi-kötü, güzel-çirkin, kadın-erkek gibi kesin çizgilerle birbirinden ayırdığı unsurlar şeklinde resmetmiştir.

Yani özetle modernizm, lineer şekilde gelişen bilim ve sanat yolunda aklın yolunu kullanarak doğruya ulaşılabileceğini savunur ve yansımalarını buna göre şekillendirir.

Postmodernizme gelecek olursak

Modernizmin sunduğu bu akıl yolunu reddedip reddetmediği tam olarak kestirilemez fakat öncüleri olan Nietzsche ve Heidegger gibi düşünürlere göre tepside sunulan bu rasyonalite göreceliliğe takılır burada kast edilen tabii ki kültürlerin göreceliliğidir. Ayrıca kültürlerin çeşitliliği ve girift yapısı bilim gibi insanları hedefe odaklanmış robotlar haline getirmez.


Asily Kandinsky (1866–1944). (Kompozisyon 8), Temmuz 1923

Alman filozof Martin Heidegger, modernizmi tam anlamıyla “oxymoron” olarak değerlendirir. Ona göre din gibi insanların kesin çizgilerle ve koşulsuz olarak bağlandığı bir olguyu kaldırarak yerine bilimi koyup onlara “buyurun artık buna inanacaksınız” demek kendi içinde çelişmeyi de beraberinde getirir.

Postmodernizmin kendi içinde kapalılığı anlaşılamaması veya yanlış anlaşılmasına sebebiyet verebilir. Onun bilime karşılığı hakkında yukarda da belirttiğim gibi tam olarak fikir sahibi olmak zor fakat bilimin mutlak dayatmasına karşıdır. O lineer bilim çizgisinde ilerlerken mutlak bağlılığa anti-tezdir. Her zaman çok sesliliğin tarafındadır ve tek bir birimden anlatımları reddeder. Formal disiplinler ve sanatta farklı ve yerel olanı ister. Ama bu şartı asla dayatmacı üslupla dile getirmez.

Kaynaklar:

  • Songül SALLAN Songül BOYBEYİ ,1994 “POSTMODERNİZM-MODERNİZM İKİLEMİ “
  • Kellner, D. 1992 “Toplumsal Teori Olarak Postmodernizm”. Birikim,
    Ağustos Sayısı .
  • https://evrimagaci.org/postmodern-felsefe-postmodernizm-nedir-8238

Diğer yazıları okumak için buraya tıklayın.

Bir Cevap Yazın