Sanat

Sıfatlara Sığmayan Bir Varlık Olarak Kadın

Kadın. Her şeyden önce insandır. Uğruna şiirler yazılası, yollarına güller dökülesi denerek tarih boyunca romantikleştirilen varlık olduğu kadar ne yazık ki hor görülüp şiddeti hak ettiği gerekçesine sığınılan da odur. Annedir, kız kardeştir, teyzedir veyahut dışarda yanından geçtiğiniz elli kişiden biridir, kasada para üstünüzü verendir veya öğretmeninizdir, ülkenize tatil için gelen herhangi bir turisttir. Kadın, insandır kısaca. Yalnızca söylemsel tanımla sınırlı bir varlık değildir. Cinsiyeti kadın olanların yanı sıra, kendini kadın hissedenler de unutulmamalıdır ki insandır. Kadınlık kutsal olmak zorunda da değildir veya kadınlara ‘çiçek’ metaforu yapılmak zorunda değildir çünkü kadına saygı duymaktan ziyade ‘insan’ a saygı duymalı önce. Bunları idrak ettiğimizde ancak toplumumuz dönüşür çünkü insanı savunmasız bırakan şey da aslında ilk olarak toplumun görgüsüdür. Bunları bu sene içinde haysiyetsizce canları alınan 67 kadınımız, insanımız için hatırlatıyorum.

Hatice Soysal, Feride T., Merve Abasiyun, Selma Taşkömür, Kristina Noystka, Vildan İnce, Sevda Kösecik… yalnızca birkaçı ve belki kim bilir daha duymadıklarımız.

Anıt Sayaç için http://anitsayac.com/

Nicole Wilson, Kadınlar

Kadınlar olarak biz, kendi günümüzde bile ahlaksızca şiddete uğramaya; kurban edilmeye devam ediliyoruz. Sebebi her ne olursa bizi katleden caninin; bize şiddet gösterenlerin sırtları sıvazlanmaya devam ediliyor o çok tanıdık laflarla “Erkeksin, yaparsın.”

Oysa biz, hayata renk katabilen; detaylarla ilgilenen, belki anaç ruhlu belki bunların tam tersi kişiliklerle varız, hayattayız. Bu satırları yazıyoruz, çocukları doğuruyoruz veya ülke yönetiyoruz. Etek giyeriz veya pantolon, saçımız kıvırcıktır veya düz; belki kapamışızdır veya ‘kız gibi’ bir saçımız yoktur kesmişizdir! Çünkü nasıl mutluysak öyle yapabiliriz. Duygusalızdır veya değilizdir kabaca ‘duygusuz biriyizdir’. Çünkü her insan başkadır. Fakat bunları yalnız tek bir cinsiyete atfetmek doğru olmaz. Bu kavramlar elbette cinsiyetsizdir. İşte normlar burada devreye giriyor. Çünkü normlara göre erkekler pembe giymez ve kadınlar da ‘erkek işi’ yapamaz öyle değil mi?

Maggie Cole

Düşününce yerleşmiş bu kültürel sözlerdeki eşitsizliğin iki yüzlülüğü de ortaya çıkıyor. Erkekler pembe ‘giymez’ yani ‘giymemek tercihi’ bu yönde olmak ‘zorunda’ bırakılıyor. Erkeklere dayatılan şu saçma norma bakar mısınız?

Kadınlar ise, erkek işi ‘yapamaz’ yani ‘kadın başına’ yapabilme ihtimali yine var ama o erkek işidir. Geçmişte bir yaşam düşününce, bu kadının hayatında bir erkek olmamalı ki bunları yapabilme gücünü keşfetsin. Tabi bu lafların doğduğu ortamların şartlarıyla bunlar böyle kabul görmüş olacaktır ki günümüzde özellikle teknolojik imkanlarla birlikte çok fazla dönüşümün gerçekleştiği aşikârdır o halde bu laflar şu anda kabul edilemezdir. Yirmi birinci yüzyılda hala bunları konuşuyor olmak da cabası.

Günümüzde özellikle toplumsal konularda neden hala kadın ve erkek ayrımına girerek kutuplaşıyoruz? Silkelenip içinde büyütüldüğümüz bu normları fark etmeli, sosyal yaşamda çok daha bilinçli olmalıyız!

Şiddet bir insanlık suçudur, ve şiddetin rengi; cinsiyeti; sebebi yoktur.

Kadın cinayetlerinin son bulduğu daha eşitlikçi günlere umutla,

8 Mart dünya kadınlar günümüz kutlu olsun!

Bir Cevap Yazın