Spotlight Filmi Bağlamında Hak Haberciliği
Halkın derdine, sorununa, sıkıntılarına ses vermeyenler gazetecilik yapamazlar. Sorunları örtbas edip egemen güçlerin istediği doğrultuda haber üretimi yapmak söz konusu dahi olmamalıdır. Bu ancak gazetecileri egemen dünyanın sözcüsü konumuna düşürür. Çünkü sisteme bir kere göz yuman artık onlardan biri sayılmaktadır. Gazeteci önce kendi haklarını bilmeli ve sonrada habercilikte ki hak ihlallerine uygun bir biçimde haber üretimi yapmalıdır.

Bu konuda hak odaklı araştırmacı gazetecilik pratiklerini en yalın haliyle sergileyen “Spotlight” filmi örnek olarak gösterilebilir; The Boston Globe gazetesine yeni gelen Genel Yayın Yönetmeni Marty’nin öncülüğünde gazetenin özel haber ekibi olan Spotlight ile birlikte Roma Katolik Kilisesi’ndeki taciz iddialarıyla ilgili derin bir araştırma süreci başlatılır. Bir süre sonra araştırmanın da gittikçe derinleşmesiyle Rahiplerin çocuklara yönelik cinsel tacizlerinin Boston Başpiskoposluğu tarafından gizli tutulduğu fark edilir. Olay ilk olarak 1976 yılında bir rahibin çocuk tacizi suçuyla karakola götürülüp tutuklanması ile başlamaktadır. Fakat çok geçmeden rahip serbest bırakılır. “Herkes biliyordu ama kimse bir şey yapmadı…” Gazeteciler araştırma yaptıkça yaklaşık 30 yıldır bu olayın üstünün kapatıldığını, tutuklanan papazların da hapse girmeyerek diğer kiliselere gönderildiklerini ve burada da aynı şekilde çocuklara taciz ve tecavüz edildiğini açığa çıkartırlar. Bu olayın artık bireysellikten çıkarak kurumsal bir durumu işaret ettiği “Sistemin peşine düşeceğiz.” sözü ile vurgulanır. Çünkü gerçek çok daha başka bir boyut kazanarak bir rahip davası olmaktan ziyade kilise/sistem davasına doğru evirilmektedir. Spotlight ekibi araştırma neticesinde bir, dört veya on değil doksan tacizci papaz olduğunu öğrenir. Binlerce çocuk da tacize ve tecavüze yıllarca maruz bırakılmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere 30 yıllık bir gecikme söz konusudur. Medyanın ve adaletin olaya karşı ilgisizliği, sisteme köle olması ve üç maymunu oynamasının sonuçları temelde bireysel, genelde toplumsal yapıda çok ağır sonuçlar meydana getirmektedir. Burada akıllara Marks’ın bir sözü olan “Din halkın afyonudur” geliyor. İster siyasal olsun ister dini kurumlar olsun sınırsız biçimde verilen otoritenin ve yetkinin yok edici boyutu tüm gerçekliği ile bu tür olaylarda karşımıza çıkıyor.
“İyi bir gazeteci, gördüğü bir olayın her cephesini, hatta görünmeyen cephesini bile iyi aksettirebilen insandır.”
Adalet Ağaoğlu

Film, araştırmacı gazetecilik temelinde hak haberciliği anlayışı ile çerçevelenerek gerçeği gün yüzüne çıkartma içgüdüsü ile kamuoyu yaratma ekseninde ilerliyor. Filmi, hak haberciliği bağlamında ‘Çocuk odaklı habercilik’ anlayışı ile temellendirebiliriz. Ne yazık ki, hiyerarşinin hüküm sürdüğü alanlarda gücü elinde bulunduranların zayıfı ezmesi büyük bir yıkımı doğurmaktadır. The Boston Globe Gazetesi geçmişin, bugünün ve geleceğin çocukları adına bir ses olarak çarpık sisteme boyun eğmeyerek dur! demiştir. Sistemin içinde eritilen diğer medyatik kuruluşlardan olmamışlardır.
Çocuklar günlük hayatta şiddetin birçok türüne maruz bırakılmaktadır. Aile içinde, okul içinde, sosyal hayatta hep bir otoriter yapının buyrukları altında kendilerini var etmeye çalışmaktadırlar. Bu durumda çocukların kimlik oluşumu ve kendilerine duydukları güven zedelenerek haklarının bilincine varmaları engellemektedir. En nihayetinde geleneksel kurallar çerçevesinde sınırlandırılan toplumlarda sert söylemlerin içinde yetiştirilen bu çocuklar sorgulama pratiği kazanamayacak ve gittikçe susmaya alışacaklar. Bu durumda istismara açık hale gelen çocuk sayısında ciddi oranda artış meydana gelecektir. Filmde, kiliseye yerleştirilen çocuklar rahiplerin kutsal olduğuna inandırılarak sistemin kuklası haline getirilmişlerdir. Aynı hukuk dünyası ve medya dünyası gibi.. Filmden bir söz olan “Tanrı’ya nasıl hayır dersin ki?” İle rahipler kişilerin zihnine yarı tanrı konumuna yerleştirilmişlerdir. Zihinlere bu şekilde kodlanan çağ dışı bilgiler ile topum bir nevi ayakta uyutulmaktadır. Ayrıca filmde yer alan “Fakir bir ailenin çocuğuysanız inanç çok önemlidir.” veya “Bütün köy, bir çocuğu yetiştirebildiği gibi pekâlâ ona tecavüz de edebilir.” İfadeleri ile çocukların maruz bırakıldığı sistem özetlenir.
Diğer yazılar için ana sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!
