Tanrıyı Tasarlamak
Bugünkü yazımda bu iki olgu arasındaki ilişkiye değineceğim. Sanat ve din
Aralarından su sızmayan yüzyıllardır süregelen sözleşmeler bütünü; insanlığın bir gerçeği…

Önce din ile başlayalım: ister tek tanrılı ister çok tanrılı olsun ya da salt bir maddeye dayalı olsun hepsi üstün bir varlıktan söz etmiş hayalî ya da maddesel bir olguyu yüceltmiştir. Buna genel anlam olarak da ‘Tanrı’ adını vermiştir. İnsan onu övmek ona çalışkanlığını, marifetlerini, sevgisini göstermek için çevresinde gördükleriyle elinin altındaki aletleri kullanmaya yönelmiş ve sanatı var etmiştir. Sanata gelecek olursak yapılan her faaliyettin bir tasarım olduğuna önceki yazımda belirtmiştim. Bu faaliyetlerle birlikte “Tanrı tasarımı ” ortaya çıkar.


Peki Tanrı nasıl tasarlanabilir ya da tasarlanabilir mi? Bunu bize en yakın ibadethaneye giderek öğrenebiliriz. Din sanatı sanatta dinleri, ritüelleri, hikayeleri yeni gelenekleri yaratmış bu sayede birbirine iç içe geçmiş halkalar gibi kopmaları imkansız hale gelebilmiş.



Ortak özelliklerinden bahsedersek konu daha anlaşılır hale gelebilir. İki türünde hayali ve imgesel oluşu, sakinleştirici etkileri ruhu ulvi bir huzura eriştirmeleri, sevgi aşk ihtiras iyilik kötülük kibir hoşgörü bencillik diğerkâmlık ve benzeri insana dair her duyguyu barındırmaları bu zincirin ne kadar güçlü olduğunu gösterir niteliktedir. Bugün dünyanın neresine girerseniz gidin bir Tanrı ya da Tanrılar ve Tanrı için yapılmış faaliyetlerle mutlaka karşılaşacaksınızdır.
Farklı dinlerin sanat anlayışlarını diğer yazılarımda ayrıntılı olarak ele alacağım şimdilik sanatla kalın, hoşça kalın.