Fikir

Televizyon Haberciliğinde İdeoloji ve Algı Yönetimi Nasıl İşler?

Televizyon haberciliğinde ideoloji ve algı yönetimi konusu günümüzde sıklıkla tartışılan konu başlıkları arasında yer alıyor. Her gün içinde bulunduğumuz toplumda aile, arkadaş veya iş ortamı da olabilir mutlaka gündemde yer alan haberlerle ilgili bazı konuları tartışmaya açıyoruz. Toplumsal alanda, sahada muhabirler tarafından üretilen haberler, aslında mevcut toplumsal gerçekliğimizi de yansıtmış oluyor. Toplumun bir nevi güncel durumunu belgeleyen bu metinleri sosyal ortamlarda tartışmak, eleştirmek ve paylaşmak toplumsal bağlarımızın işleyişini de etkilemiş oluyor. Bu noktada toplumda etki yaratan bu haberlerin kitlelerin hafızasına nasıl ve ne şekilde yerleşmiş olduğu da büyük bir önem teşkil ediyor.

Televizyon haberlerinde ideoloji ve algı yönetimi nedir?

Televizyonun karşısına geçip haberleri açtığımız her bir zaman aralığında zihnimize gündemde yer alan olayları yorumlama ve analiz etme fırsatını sunarak içinde bulunduğumuz toplumun psikolojik ve sosyolojik seviyesini de süzgeçten geçirme olanağını sunmuş oluyoruz. Belki de bu şekilde kendimizi yaşadığımız döneme ait hissetme ihtiyacını gideriyor ve kendi hayat standartlarımızı da anlamlandırmaya çalışıyoruz. Televizyon haberciliğinde üretilen haberlere baktığımızda haberlerlerin daha çok tek düze bir şekilde sunulduğunu görüyoruz. Televizyon kanalları haberleri, stüdyolarda toplumun ihtiyaçlarına göre biçimlendirerek sunuma hazır hale getirip kendi yayın politikasına göre şekillendiriyor ve en son aşamada ise dev ekranlardan seyircisiyle buluşturuyor. Toplum, dinamik bir yapıya sahip olduğu için toplumsal alanda infial yaratacak çeşitli olaylar maalesef ki vuku buluyor. İşte bu noktada medyanın yaşanan olayları nasıl ele aldığı olay ve olguların hangi yönlerini hangi söylemsel ifadelerle kamuoyuna yansıtmaya çalıştığı da kolektif hafızamızda önemli bir yer tutuyor.

Haber üretim süreci tamamlanmaya çalışılırken, aynı zamanda toplumsal ve psikososyal işlevler de yerine getiriliyor. Muhabirlerin sahada topladığı bilgilerle oluşturulan haberler aracılığıyla topluma bilimsel, siyasal, ekonomik ve sanatsal içerikli bilgiler sunularak, istenilen doğrultuda kamuoyu oluşumu sağlanmış olunuyor. Bu sayede medya, eğitme, eğlendirme ve dinlendirme gibi işlevlerini de aktif hale getiriyor. Habercilik açısından asıl dikkat edilmesi gereken konu ise nesnellik, tarafsızlık ve dengelilik gibi haber değeri taşıyan kavramların kesinlikle göz ardı edilmemesi olduğudur. Bu ilkeler, nitelikli haberciliğin temelini oluştururken herhangi birinden taviz verilmesi durumunda haberin yapısında ciddi bozulmalara sebebiyet verebilir. Bu durum, elbette bir süre sonra toplumsal psikolojiye de sirayet ederek olayları algılama biçimimizi ciddi şekilde etkilemeye başlayacaktır.

Televizyon haberlerinde ideoloji ve algı yönetimi nasıl işler?

Habercilik serüveninde algı yaratma ve kitleleri yaratılan bu algı operasyonununda etkin kılma şekli medyanın ne denli güçlü bir konumda yer aldığını bizlere gösteriyor. Kitle iletişim araçlarının toplumu şekillendirmede büyük rol oynadığı ve elindeki bu güçle kitleleri istediği şekilde manipüle edebildiği tarihte yaşanan çeşitli olaylarla da kendini göstermiştir. Günümüzde dördüncü güç konumunda yer alan medya adeta bir kukla oynatıcısı gibi olayları istediği şekilde yansıtarak istediği düşünce yapılarını hakim kılabiliyor. Televizyon kanallarının sıklıkla kullandığı bir teknik olan aynı mesajın sürekli olarak iletilmesiyle zihin kontrolünün zemini hazırlanmış olunuyor. Kitlelerin zihin kontrolünün farkına varamaması içinde aynı mesajın farklı haber kanallarından çok farklı biçimlerde yayına sunulduğu görülüyor. Bu bilgi akışına kapılan kitlelerse özgür seçim yaptıklarını zannederlerken aslında çoktan ideoloji ve algı yönetiminin mağduru olmuş oluyorlar. Haber kanallarında kullanılan belirli görüntüler, sesler ve frekanslarla insanlarda belirli duygular uyandırılmış olunuyor. Bu şekilde haberlerin içerisine yerleştirilen sinyallerle duygusal tepkiler üretilebilir. Haberi takip eden izleyici ise bu esnada aniden “öfkelenebilir”, “sakinleşebilir” veya “sevinebilir.” Neticede ise büyük kitleleri “ortak televizyon yayınlarıyla” yönlendirebilmek teorik olarak mümkün gözükmekte.

Medya ve toplum psikolojisi: Magazinleşen haberlerin etkisi

Teknoloji ve bilgi çağının getirileri arasında yer alan kitle iletişim araçlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte günümüz insanları bilgiyi daha hızlı ve görsel ağırlıklı tüketme eğiliminde olmuşlardır. Habercilik pratikleri de bu çağa ayak uydurmak durumunda kalmıştır. Yazılı basından işitsel ve görsel basına doğru bir yaşanan bu evrim haber olgusunda bazı değişiklikler yaratmıştır. Görselliğin ön planda tutulduğu ve daha fazla kişiye ulaşma kaygısının en üst seviyeye çıktığı bu yeni dönemde, haberler ne yazık ki bir gösteriş unsuruna dönüşmüştür. Toplumda yaşanan ilginç olayların medya kanallarıyla halka sunulması ve bu tüketim hızının artması, haber içeriklerinin magazinselleşmesine neden olmuştur. Detaylı açıklamalar yerine daha çok şaşırtıcı unsurlar satır aralarına yerleştirilmiştir. Medya dünyasında yaşanan bu değişim ve dönüşüm sonucunda, televizyon haberlerinde bilgi içerikli metinlerden hızla uzaklaşılarak daha kısa ve çarpıcı sansasyonel kalıplara odaklanılmış, anlık duygusal ihtiyaçlar giderilmeye çalışılmıştır. Haberciler, daha fazla etki yaratmak ve daha geniş kitlelere ulaşmak amacıyla olayların bilgilendirici yönlerini göz ardı edip dramatik yönlerini ön plana çıkarmışlardır. Sansasyonel yaklaşıma dayanan bu tarz habercilik, olumsuz olayların artmasına da zemin hazırlamıştır. Kazalar, doğal felaketler, cinayetler, gasp ve soygunlar, taciz ve tecavüz gibi olumsuz içerikli olaylar kan, şiddet ve gözyaşıyla daha dramatik hale getirilerek televizyon haberlerinde sunulmaya başlanmıştır.

Enformasyon akışına karşı tepkisizleşme 

Sürekli olarak dev ekranlardan zihinlerimize doğru yönlendirilen haberler artık ne yazık ki eski profesyonelliğinden uzaklaştırılmış enformasyondan yoksun magazinsel boyutu ön plana çıkartılmış içeriklere evrilmiş vaziyette. Medyanın renkli dünyasına adım attığımız her an bizlere sürekli olarak bilgi akışı sağlanıyor. Bu bilgi akışına kapılıp gittiğimiz her dakikada ise kendimizi yeni olayların ve düşüncelerin içerisinde buluyoruz. Kişiler, abartılı ve ilgi çekici başlıklarla olayı dramatize eden görüntülerle haberin içerisine dahil ediyor, haberin konusu ise dramatizasyon anlayışı ile çerçeveleniyor. Televizyon haberlerini izlettiren asıl öğelerin gözyaşı, açlık, yoksulluk, şiddet ve heyecan olduğu düşünüldüğü için de kişilerin duygusal dünyalarına bu şekilde etkide bulunulmaya çalışılıyor. Haberin bu şekilde sunulmuş olması bir süre sonra kitlelerin duyarsızlaşmasına bile sebep olabiliyor. Bizi sorgulamaya iten, hareketlendiren, kızdıran ve az da olsa sevindiren haberlere baktığımızda aslında bu içeriklerin her biri kişileri (istenildiği şekilde) düşündürmeye iterken yaşanılan sıra dışı olaylara karşı da bir nevi tepkisiz kılmaya itiyor. İşte bu aşamaya geldiğimiz anlarda yaşadığımız hayatı, insanları, ülkemizi, devleti ve dünyayı sorgulamaya başlayarak kendi argümanlarımızı bir bir önümüze seriyor kısa süreli de olsa ne yapabiliriz konusuna odaklanmaya çalışıyoruz. Her gün bu döngünün içerisinde tartışıyoruz, bilgilerimizi paylaşıyoruz ve sessizleşiyoruz… Bu kendini ve dünyayı sorgulama aşamasını ise hızlı bir şekilde tükettikten sonra cebimizde kalanlarla hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Diğer yazılar için ana sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!

Bir Cevap Yazın