Fotoğraf, Mimari, Seyahat, Yaşam Tarzı

Yaşam ve Ölümün Bir Arada Olduğu Semt: Eyüp

Merhabalar,

İlk yazıma benim için özel bir yere sahip olan ve birçok güzelliği barındıran Eyüp ile başlamak istedim. Kendi keyfime, görmek istediğim ve paylaşılan yerlere göre gezdiğim yerleri, fotoğrafladığım güzellikleri paylaşacağım elimden geldiğince. Bu gezilere “Adım Adım İstanbul” ismini veriyorum. Gezerken genellikle yalnız, bazen de eşlik etmek isteyen kişilerle aylakça anın tadını çıkararak gezmeye çalışıyorum. Önceliğim fotoğraf çekmek olmuyor, bu yüzden bahsettiğim yerlerde fotoğrafını çekmediğim yerler olması olağandır 🙂

Bu gezide yalnızca Eyüp Meydanı ve çevresini gezeceğiz. Bu yazı okurken derlediğim bu güzel parçaları da alttan açabilirsiniz.

Fotoğraftaki bölümde daha çok güvercinler olur, çeşmenin ilerisinde güvercin yemlerinden ötürü. Oradan sağ tarafa yönelindiğinde Cami Kebir sokağına girmeden hemen sağında Kanuni Sultan Süleyman döneminin eşraflarından Sokullu Mehmet Paşa Türbesi ve Ebussuud Efendi Kabri yer alır. Kabrin olduğu yere girebilir, mezarların arasında dolaşabilir, taşların nasıl bir estetikle kaplandığını görebilirsiniz veya nasıl harap olduğunu.. Aralarında kolaylıkla seçilen kocaman bir mezar taşının Ebussuud Efendi’nin olduğunu anlayabilirsiniz.

Oradan Cami Kebir sokağına doğru geçerken, sokağın başında hemen sağında koku süren bir abi vardır, koku sürer hal hatır sorar sonra selamla uğurlar. Bu sokak önceden daha güzel, genel olarak da gül kokardı. Şimdilerde o kokuyu alamıyorum. Sokak genelde tespih, seccade dükkanları ile dolu. Genelde kalabalık ve akıcı oluyor. Sokağı bitirip hemen sola dönünce çok sakin sükunet dolu bir yere giriyorsunuz. Az önceki karmaşa yoğunluk bir anda kendini boş, taştan sokaklar, iki yanı da mezarlık ve kuş ötmeleri papağan ciyaklamalarına bırakır. Beybaba sokağına hoş geldiniz.

Bu sokak aslında tam Google Haritalarda göründüğü gibi değil. Yandex Haritalar daha doğru bilgi veriyor. Sokağın sonu Eyüp Sultan Camii C kapısına doğru çıkıyor. Yolda ilerledikçe sokak biraz daha daralıyor. Sol taraftaki mezarlar Camii’nin bahçesinde bulunuyor, sağ taraf ise Eyüp Mezarlığı. Eski devlet büyükleri, paşalar, denizciler gibi birçok kişinin güzel ve estetik mezarları bulunuyor. Sokağın iyice daraldığı ve yerde ağaçlar etrafı tamamen kapatıyor. Etrafta birçok kedi de dolaşıyor. Buralar çok ağaçlı ve insanın az olduğu yer olduğu için papağanlar, kargalar da bağrışıyor. Birçok kuş cıvıltısı da eşlik ediyor tabi. Sokağın sonuna gelince genişçe bir sokak karşınıza çıkıyor. Sol taraf Camii kapısı. Üst tarafında kuş sarayını görüyoruz.

Buradan sağa doğru dönüldüğünde Sultan Reşat caddesi yani meşhur Cülus Yolu. Burada bir binek taşı da mevcut. Sol tarafta Mihrişah Valide Sultan Türbesi, İmareti ve Sebili var. İmkanınız olursa girmenizi tavsiye ederim. İlginçtir ki hiç sokağın başından fotoğraf çekmemişim, genelde gezerken ilk olarak etrafı inceler, gezer sonrasında fotoğraf çekerim. Yani muhtemelen unutmuşumdur 🙂 Maalesef ki bu yapıların durumu pek de hoş değil. Gördüğünüz gibi kablolar mükemmel şekilde yerleştirilmiş.

Bunlar da imaret ve türbenin etrafından fotoğraflar.. Bu sokaklarda gezerken çoğu mezarlığa girmek zor olsa da -genelinin kapısı kilitli oluyor- ya duvarın üstünden ya da ara sokaklardan bir yerlerden girişleri oluyor. Bulabildiğiniz, gördüğünüz çoğu ara sokağa girmek çok farklı şeylere ve güzel anlara sebep olabiliyor. Genel olarak gezerken harita kullanmıyorum, pek bakmıyorum. Sokağa bakıyorum ve içime hoş gelirse gezmeye başlıyorum. Kaybolmadan keşfedilemiyor.

Çeşmenin önündeki sokaktan dümdüz ileri giderseniz Sultan Reşat’ın türbesi ve sağ tarafta da birçok türbe var. Sağ taraftaki mezarlık Beybaba sokağındaki sağdaki mezarlık oluyor. Burayı gezmek isterseniz Beybaba sokaktan girebilirsiniz 🙂 Sokağın kesişim yerine geldiğinizde tanıdık gelecek, sağ tarafta Beybaba sokağın girişini göreceksiniz. Burada herhangi bir yere sapmadan dümdüz ilerlerseniz Feshane tarafına doğru gidiliyor. Güzel ve estetik mimari yapılar var. Burası da hafiften kalabalık oluyor genelde. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği binası, karşısında yine bir mezarlık, küçük kapısında girebiliyorsunuz. Ahşap binanın yakınlarına kadar gidiyor. Düz devam ederseniz yine birçok eski bina göreceksiniz, hepsi bir şirket tarafından kiralandığı için genelde içine girilemiyor olması beni hep üzüyor. Bir sokak ayrımına gelindiğinde sol tarafta Eyüp Sultan Kütüphanesi var. İlerisinde yine çok güzel binalar var ve burada birileri yaşıyor. İlerisi Eyüp Parkına doğru gidiyor. Karşı tarafta Haliç görünümüyle.

Sokağın sonunda hemen sol tarafta Kaptan Paşa Camisi var. Küçük ama gayet güzel bir camii. Üst katına çıkarak camiye girebiliyorsunuz. Kubbesindeki ve etrafındaki süslemeler çok nahif ve hoş. Caminin hemen karşısındaki ağaçlarda kuş evlerine rastlayabilirsiniz. Ve orada mahallenin bir Hobi Bahçesi var. Gayet kalabalık bir yerde böyle güzel bahçeleri keşke çok daha sık görsek. Bana İstanbul’un Bostanlarını hatırlatıyor. İslambey, Kuzguncuk ve Sarıyer’de bostanlar var. Çok güzel yerler. Şehrin içinde hem hava almak için hem de göz zevki için çok güzel ve ihtiyacımız olan yerler.

Şimdi gelelim bir gezinin en güzel noktasına. O kadar gezdiniz dolaştınız bunun bir de acıkıyor olması var. Karnınız acıktı ne yapacağım. Güzel bir gezinin ardından veya tam ortasında yenilen yemek ile alınan keyif doğru orantılıdır. Kalenderhane caddesi üzerinde sokağın ilerisinde Ensari Konağı Sosyal Tesisleri gayet güzel denilebilir, fiyatları da nispeten uygun. Yemeği yediniz üstüne bir çay-kahve tatlı içinse hemen sol bitişiğinde Cafer Paşa Medresesi var. Mimar Sinan tarafından yapılmış. Çayı gayet ucuz, içecekler ve tatlı haricinde istediğiniz yiyeceği alıp gidip de yiyebiliyorsunuz. Sessiz, müziksiz, yeşillikli ve taşlık bir yer.

Gezimiz bu kadardı. Kocaman Eyüp Sultanın sadece merkezini gördük ve atladığımız, giremediğimiz onlarca mekan olmasına rağmen bu alanı gezmek tam gününüz alacaktır. Şimdilik benim anlatacaklarım bu kadar. Genel bir fotoğraf derlemesini de bırakıyorum.

“Şehri sevin, şehir çirkinse bunda şehrin günahı yok. Daha güzel olması için mücadele edin. İnsan bildiği şeyi sever. Son olarak Karacaoğlan’a kulak verelim:

“Sual Eylen bizden evvel gelene

Kim var imiş biz buralarda yoğ iken”

Bir Cevap Yazın