Mitoloji-Tarih

Anadolu Uygarlıklarının Hukukunda Kadın I – Hititler

Kadınlık, bir toplumda var olmanın sonucu olarak karşımıza çıkan, toplum tarafından bize belli rollerin ve sınırlamaların biçilmesiyle oluşan bir tutsaklık halidir. Sırf doğurabildiğimiz ya da bir vajinaya sahip olduğumuz için kadın değiliz. Bunlar, bizi dişi yapan unsurlardır. Kadın olmak çok daha acı ve çok daha sancılı bir meseledir.

İnsanların kabilelerden topluluk ve toplumlara evirildiği bu sosyal evrim süreci içinde sözde iş bölümü diyerek meşrulaştırılmaya çalışılan bir baskı rejiminin kadınların üstünde binlerce yıldır yükselmekte olduğunu görmekteyiz. Bizler; güçlü erkeğin karşısında narin, dışarının karşısında içeri, güneşin karşısında ay olmaya konumlandırılmış, tüm insan oluşturması sistemler üzerinde ötekileştirilmiş ve garipsenmiş varlıklarız. Bizleri kutsal bir varlık olarak bile görmediler ama tarihi yorumlarken “ana tanrıça miti” adı altında kadının kutsal oluşundan dem vurdular. Kadınlar hiçbir zaman kutsal olmadı. Kadınların kutsal olmaya ihtiyaçları da yok zira kime ya da neye kutsallık atfettiyseler onu yakıp yıktılar, yok etmek, mahvetmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar.

Kadın olmaya başladığında dişi, onun doğurganlığının getirilerinin erkekler için nasıl kullanışlı olabileceğine ve bunun “korunması” gerektiğine odaklandılar. Kendilerine ait olanın “bulanmaması” için kadını kapatıp onun rahmi üzerinden mülkiyet haklarını oluşturdular ve çok değerli kanlarının saf kalabilmesi adına onu tutsak ettiler. Bu zihniyetin reformlarla değişebileceğini savundular ama hayır. Bir yarayı dibinden temizlemedikçe ondan kurtulmak mümkün değildir.

Söz gelimi üzerinde bulunduğumuz Anadolu topraklarında hükmetmiş onca uygarlığın mirası olan bir sistemi taşıyoruz günümüzde de. Bu topraklarda çok eskiden var olmuş olan uygarlıkların adalet sistemlerinde yer alan kadını bu yazı altında toplama amacıyla yazıyorum bunları.

HİTİTLER

Hititler, kendilerinden sonra bile gelen birçok uygarlıktan daha medeni sayılabilecek kurallarla gerek kadını gerekse erkeği korumuştur. Bunda tarım toplumu olmalarının ve toprak ana mitinin -ki anaerkinin izleri de sayılabilir- etkisi büyüktür. İnsanlar toprağa ne kadar bağlıysa aralarında oluşan toplumsal cinsiyet rollerinden doğma eşitsizlik de o ölçüde azalmaktadır. Çünkü kadın da erkek de bu topluluklarda birer birimdir.

Hititlerde hukuk ile ilgili yazılmış pek çok belgeye ulaşmak mümkün olmuştur. Yasalarla ilgili yapılmış iki seri bulunmaktadır ve bu iki seri de yüzer maddeden oluşmaktadır. Bu tabletlerden biri, ‘eğer bir adam’, diğeri ise ‘eğer bir üzüm bağı’ ifadeleriyle başlamaktadır. Eski krallık dönemine kadar uzanan geçmişi olan bu tablet belgelerde miras, aile ve ceza kanunlarına ulaşılabileceği gibi, nişanlılık, evlilik ve başlık parası gibi konularda da düzenleme yapılmıştır.

Hititlerde Mezapotamya ya da Sami ırklarda olan kısasa kısas yöntemi pek uygulanmamıştır. Hititler bir tarım toplumu olduğu için ağır idam cezaları çok ciddi suçlar için bir cezalandırma yöntemi olarak tercih edilmiştir. Tecavüzün cezası ölümdür. Evlilik dışı ilişkide ise taraflar başkaları ile evli değilse bu suç teşkil etmez ama evli bir kadının zina yapmasının sonucu ölümdür. Yine de bunun tasarrufu kadının kocasına bırakılmıştır. Yani kadının hayatı, kocasının iki dudağının arasındadır.

Zina konusu aile hukuku içinde geniş yer tutar; zinanın rıza ile mi yoksa tecavüz sonucu mu gerçekleştiği konusu mühimdir. Eğer kadın dağda ya da kendini savunamayacağı bir yerde zina yaparsa bu tecavüz sayılabilir ve erkek öldürülür. Ancak, zina kadının evinde gerçekleşiyorsa burada sorumlu olarak kadın görülür ve kadın öldürülür. Ayrıca kadının kocası zina yapan çifti öldürürse bu sebeple bir ceza almaz. Yani, erkeğin kan bağının bozulmasının, “mülküne” tecavüzün karşılığı ölümdür. Kadının bedeni ve varlığı, erkeğin hükmünün sürdüğü bir madde konumundadır.

Kız kaçırma durumu da kanunlar önündeki büyük suçlardan biridir. Kız kaçıran kişiye toplum içinde iyi gözle bakılmaz, hatta toplumdan tecrit edilir. Kaçırılan kız adına başkasına bir söz verilmiş ise bu kişinin verdiği başlık parasının tazmininden kızın anne babası değil, kaçıran kişi sorumludur. Tazmin etmeyen kişinin ise yönetici bile olsa cezasını tazmin etmediği takdirde kadının özgürlüğü elinden alınıp üç yıllığına köle yapılabilir. Boşanma durumunda ise; kadın da erkek gibi boşanmak isteyebilir ve boşanma durumunda kölelik ya da özgürlük herhangi bir farklılığa sebep olmaz. Özgür kadın erkek arasındaki kanun hükmü aynı şekilde köle – özgür evliliklerinde ya da köle evliliklerinde de uygulanır. Kadın ve erkek, boşanmanın ardından malları eşit bölüşür ve kadının çocuklarından birini yanında tutma hakkı vardır.

Doğumun zorla sona erdirilmesi de Hititlerde büyük bir suçtur. Bir kadının düşük yapmasına sebep olan biri, bebeğin anne karnında yaşadığı süreyle doğru orantıda ağırlaştırılmış ceza almaktaydı. Bu durum, tipik bir tarım toplumunun göstergesidir; çalışacak kişi ihtiyacıyla birlikte kutsiyet addedilmiş annelik kurumuna yapılan saldırının karşılığı ağır olmaktadır. Ancak kişi kendi gebeliğine son verirse cezası ölüm olmaktaydı.

Miras söz konusu olduğunda; kadının şahsi varlığından eşi nemalanamaz, miras kadının çocuklarına kalır. Ancak erkek öldüğünde kadın erkeğin mirasçısı olabilir. Ayrıca kadınlar oğullarını evlatlıktan reddedip miras dışı bırakabilme hakkına da sahiptir.

‘Eğer bir adam’ ifadesiyle başlayan ilk dize genel olarak yaralama ve öldürme suçları üzerine verilecek olan cezaları belirtmektedir. Buradaki hükümler incelendiğinde bir kadının ya da adamın canına kastta cinsiyete dayalı herhangi bir hafifletici sebep gösterilmemiştir.

Toplumda ise baba ailenin otoritesi konumundadır. Evle ilgili her türlü tasarrufta bulunma yetkisine sahip olan baba, ailedeki kişileri borca karşılık rehin verme ya da satma yoluyla özgürlüklerini ellerinden alma hakkına sahipti. Ayrıca kız çocukları hakkındaki bütün kararlar da baba tarafından verilir, kızın evliliği ya da tapınağa verilmesi babanın -ya da aile reisinin- tasarrufuna bırakılırdı.

KAYNAKÇA

A. Muhibbe Darga, Anadolu’da Kadın- On Bin Yıldır Eş, Anne, Tüccar, Kraliçe

Fatmagül Berktay, Tarihin Cinsiyeti

V. Diakov & S. Kovalev, İlkçağ Tarihi I

 Ece Aydıner, Anadolu Kültür Tarihi ve Kadın

Bir Cevap Yazın