Sanat

Büyümenin Haritası

Büyürken ve kendimi keşfederken fark ettiğim şeylerden biri, eksik olduğum değil, sadece çok sevdiğim birini kaybetmiş olduğum olmuştu. Ben ona muhtaç değildim, onsuz da yaşayabildim, onsuz da büyüyebildim. Onun olmasını herşeyden çok isterdim belki ama hayat bu şekilde ilerledi ne yazık ki. Ama bu ne beni eksik yapardı, ne de muhtaç. Ben her kız çocuğunun olması gerektiği gibi büyüdüm. Özgür, mutlu ve meraklı. Ama bir yerlerde mutlaka hep kulaklarımı kirleten, gözlerimi bulandıran şeyler olurdu. İnsanların yargıları, bakışları, tavırlarıydı bana bunları hissettiren. Ben öyle hissetmezdim ama onlar öyle hissetmemi isterlerdi. Toplum beni hep üzgün görmek istedi nedense. Erkek gibi yüce bir varlığın yoksunluğunu yaşamış olmam onların başına gelebilecek en kötü şeydi çünkü. Ben herşeyi kendim yaparak büyümüş olmanın coşkusunu hep kendi içimde yaşadım bu yüzden. Çünkü bu trajedinin içinde kendi kendine yetebilmiş bir genç kadın olarak çıkmak, toplumun bana yüklediği hikayelerle hiç örtüşmüyordu.

Herkes tıpkı annem gibi benim düşüncelerime, iyi bir insan olmama veya yaratıcılığıma değer verecek, bende herkesle bu yolla iletiişim kuracağım sandım büyürken. Bizim için önemli olan şey kadın veya erkek olmak değildi. Çok çalışmaktı, iyilik yapmaktı her zaman. Kadın erkek olmaktan önce iyi bir insan olabilmekti mesele. Büyük bir ütopyaymış bahsettiğim, en azından bazı insanlar için öyleymiş. Büyüdüğümde yaptığım herşey, konuştuğum her kelime, hayattaki bütün heveslerim ve amaçlarımın sebebinin ”eksik” olduğum için yapılmış olduğuna içten içe inanan insanlarla karşılaştım. Çevremde yakınlık kurduğum insanların bile bana bu konuda yargıyla baktığını fark edince daha büyümediğimi ve büyümenin o kadar da hızlı birşey olmadığını anladım. Ben hayatım boyunca bunu yaşayacaktım. Giydiğim kıyafete, dinlediğim şarkılara kadar sadece bir kadın olmam onlara yetmediği için anlam yüklenecekti. Konu aileme gelmediği zamanlarda kıyafetlerime, yaptığım şeylere, sevdiğim şeylere, sevdiğim insanlara geldi. Çünkü herkesin kafasında bir kadın vardı ve karşısında bir yabancı olarak yürüsem bile bende o kadını görmek isteyecekti insanlar. Benim varlığım onlara yetmeyecekti, yaptığım hiçbir tercih onlar için yeterince doğru olmayacaktı, zekam, fikirlerim, bunların bir önemi yoktu. Onun yerine saçımın kısalığı, erkek gibi giyinişim, kendime bakıp bakmayışım, kadın gibi olup olmamam konu olacaktı. Yaptığım işlerde hep yardım almam gerekecekti, o kutuları kaldıramayacaktım kadın olduğum için, kadın kafasıyla olayları anlamayacaktım, o işi çözemeyecektim, o makineyi kuramayacaktım, öğretmenlik yapamayacaktım, bunların hepsini yapsam bile erkekler kadar asla iyi olamayacaktım çünkü onlardan iyisi olamazdı bu hayatta. En iyi onlar düşünebilirlerdi. Bunları onların yüzüne vurduğunuzda da eleştirinin ne kadar iyi bir şey olduğunu savunacak, hayatın gerçeklerinden bahsedecekerdi. Sizden birşey öğrenmek istemeyeceklerdi, siz onlardan aşağıdasınız, kadınlar erkeklerden çok şey bilemezlerdi. Ne kadar saçma cümleler değil mi? Ne kadar da insanları birbirine düşüren cümleler! İnsanı bunaltan, sıkışmış hissettiren cümleler bunlar. Eşitliğe ve saygıya inanan kadınları ve erkekleri birbirine düşüren davranışlar… Bunlarda ne eksik peki bunu görebildiniz mi?

Bu cümlelerin nereden geldiği eksik. Yapılabilecek tek tanım budur. Böyle şeyler duyduğunuzda aklınıza gelecek ilk soru bu olsun. Bu cümleler nereden geliyor? Kendi benliğine ulaşamamış, kendini keşfedememiş, kendi içinde sıkışıp kaldığı için başkalarına saldıran insanların görüşleri bunlar. Bu cümleleri duyduğunuzda ilk bakacağınız şey de bu olmalı. Fikrin geldiği yer. Eğer cevap yoksa fikirde aynı eleştiri gibi boş gelecektir zamanla. Kadın olun, erkek olun hiç fark etmez, hayat herkesin karşısına başka zorluklar çıkarır. Bu zorluklarla büyürken öğrenmeniz gereken en önemli şey, kimsenin sizin hakkında belirttiği fikrinin bir değerinin olmamasıdır. Ben yukarıda yazdıklarım gibi insanların var olduğunu büyürken anladım. Büyümek 18 yaşında bitmez, 25 yaşında bitmez, büyümek ömür boyu sürer. Önemli olan giyiminiz, saçınız, kimliğiniz değil içinizde barındırdığınız ışıktır, iyilliktir, ürettiğiniz işlerdir. Siz kendi fikirlerinizle var olursunuz, insanların fikirleriyle değil. Ben hayatım boyunca bende görmek istedikleri kadın yargısını yıkmak için uğraştım, hala da uğraşıyorum. Bununla baş etmenin en iyi yolu da kendiniz olmaktır. Kendiniz olduğunuz sürece dünyaya da, sevdiklerinize de ışık saçarsınız. Kendiniz oldukça sizi siz olduğunuz için seven insanları kucaklarsınız. Onun bunun lafına, sözüne, eleştirisine inanmamalısınız. Kendi gelişimini tamamlayamamış her birey, sizin hakkınızda fikir sahibi olduğunu sanacaktır. Ne hayatın anlamını çözebilmiş, ne iyiliği keşfedebilmiş, ne de kendi benliğiyle oturup bir kelam etmemiş insanlar, evrimsel olarak dünyayı algılamamızı sağlayan bir çift göz ile yapabildikleri tek koordine şeyi yapacaktır, konuşmak. İster kadın olun, ister erkek olun bu yazdıklarım herkese ilham versin istiyorum ben.

Ben hikayemi, bu kadınlar gününde, kendi kendine büyümüş, büyümemiş, anlaşılmamış, kendi hayatını kendi şekillendirmeye çalışan bütün kadınlar ve erkekler adına yazmak istedim. Kendini sıkışmış, daralmış, insanların içinde boğulmuş hisseden her genç insana armağan etmek istiyorum. Kendinize dönün, içinizdeki ışık sizi bu boğuşmadan kurtaracaktır!

Bir Cevap Yazın