Resim, Sanat

Çok Açılı Devrim – Kübizm

Perspektifin keşfinden ve doyumundan sonra, her zaman haz alanının dışına çıkmak isteyen ve bu sonsuz arayışta yol alan insanoğlu, elbette ki bu keşifle durmayacaktı. Gözün gördüğünü tam olarak yansıtabilme arzusu, zamanla kendini daha farklı arayışlara bırakabilmeyi başardı. ”Başardı” diyoruz, çünkü gözün gördüğünün ötesine geçebilmek, bunu ilk olarak görebilmek, henüz gerçekliğe ulaşmamış bir düşünceyi önce kağıtlara, sonra da dünyaya armağan etmek bir başarıdır.

Rönesanstan beri kullanılan perspektif algısını yıkıp, modern sanatın en önemli akımlarından biri olan Kübizm’den bahsediyoruz. Kübizm, Pablo Picasso ( 1882-1963) ve Georges Braques (1882-1963) tarafından keşfedildi. Kaynaklara göre de Kübizm, Picasso’nun Avignonlu Kızlar eseriyle başladı.

Sanatçılara göre, Kübizm’in aşamaları vardır. Birinci aşama, Analitik Kübizm’dir. 1912 dolaylarına kadar sürdüğü düşünülmektedir. Sürekli birinin diğeriyle oynadığı modelleştirilmiş biçimler ve tamamlanmamış, yönlü çizgilerden oluşan hemen hemen monokrom yüzeylerin ağırlıklı olarak desene hakim olduğu bir tarzı yansıtır. Picasso’nun 1907 yılında yaptığı “Avignonlu Kadınlar” adlı çalışma aynı objeyi sayısız açıdan görebilmektedir. Hatta resimleriyle ilgili ipuçları vermek için bazı alfabetik harfleri kullanmışlardır.
İkinci aşama olan Sentetik Kübizm, değişik objeleri yeni formlar yaratmak için bir araya getirmiştir. Bu dönem, kolajın doğuşuna neden olmuştur. Picasso, “Hazeranlı Natürmort” adlı çalışması ile kolajı bulmuştur. Braque da kolajın bir diğer formu olan “papier colle”yi bulmuş ve “Meyve Tabağı ve Bardak” isimli çalışmasında ilk kez kullanmıştır. Bu çalışma, bardak şekinde kesilmiş bir gazete parçasından oluşmaktadır. Braque, kompozisyonlarında harfleri kullanmaya başladıktan sonra, objelerin ipuçları olan bu harflerin kendileri birer obje olmuştur. Picasso ve Braque, sentetik dönem çalışmalarında pek çok farklı resim tekniğini de beraber kullanmışlardır.

Kübizmi bireysel olarak yorumlayan sanatçılar farklı işler çıkarmaya, çeşitli keşifler yapmaya devam ettiler. Böylelikle hem görünen dünyayı birden fazla açıyla algıladılar, hem de sadece genel bir formu aktarma ”mecburiyeti” yerine, zihnin en ücra köşelerini zorlayarak, o dönemde sanatın kırmızı çizgilerini aşabildiler.

Bir Cevap Yazın