Felsefe, Kitap

Feuerbach’ın Felsefi Yolu ve ‘Geleceğin Felsefesi’nin Temel Argümanları

 Feuerbach felsefe için ‘ felsefe, doğa bilimine dayanan bir insan bilgisidir yani antropolojidir’ der. Bunu açacak olursak eğer  Feuerbach felsefesini gözden geçirmemiz gereklidir.  Feuerbach ilk olarak Hegel’den ders almıştır daha sonraları sol Hegelcilere katılarak felsefesini teoloji eleştirisine dönüştürmüştür. Bu eleştiriyi yaparken antropolojik materyalist bir tavır sergilemiştir. Bu tavır içinde dini geçmişten günümüze insanlıkla birlikte izlediği yolları düşünsel olarak ele almış, kavramların yerlerine insanı ve aklı yerleştirmiştir. Bu noktada  Feuerbach felsefesinin ilkelerini de belirlemeye başlamıştır. Felsefe yaparken izlenecek yolların önemli ölçütü akıldan duyulara değil, duyulardan akıla gitmektir. Çünkü akıl varılacak yegane yoldur. Bu bağlamda Hegel felsefesini eleştirmeye başlamıştır. Hegel, felsefesine soyuttan başlayıp somuta doğru yani reel olana gitti. Bu bağlamda Hegel felsefesi soyutlamalar arasında sıkışıp kalmıştır. 

Feuerbach Felsefeye bir anlam yüklemiştir. Bu anlam maddi, somut bir anlamdır. Eski felsefe diye adlandırdığı geçmiş zaman felsefesi daha çok teoloji ve tanrısal felsefeye dayanıyordu. Feuerbach ise Tanrının özünün insan özünden başka bir şey olmadığını dile getiriyor, dininde-yani Hristiyanlığın- o zaman açısından devlet adamları tarafından ve düşünürler-Hegel başta olarak üzere- tarafından yadsındığını, kullanıldığını söylüyordu. 

Feuerbach’ın felsefesinin temel taşı insandır, çünkü her şeyden önce insanı anlamalıyız, insanı izlemeliyiz. Çünkü tüm tinsel yaratımlar insanların iç dünyalarını dışa vurmalarının bir sonucudur. İnsan aynı zamanda tarihsel zaman içinde din ve dinsel politika yüzünden yadsınmıştır. Bu yadsınmanın temel sebebi ise, dine sarılanların dini yadsımasını yüzündendir, fakat bu yadsımayı halka açık bir şekilde yapmamak el altından yapmaktır ki, bu yadsımayla politik çıkarlar güdülerek insanların sömürülmesidir aynı zamanda. Dinin direkt olarak yadsınması halinde siyasi görüşlerin ve politik değerlerinde zedelendiği bir ortam oluşmaktadır. Bu açıdan Dinsel politikada insanları yadsımış olmaktadır. Feuerbach felsefesinin tanımını bu bağlamda yapabiliriz.

Feuerbach

 Geleceğin felsefesinde Feuerbach mutlak ve radikal bir reform olması gerektiğini söyler. Yukarıda bahsettiğim yadsıma olayları arasında insanların kurtuluşu dini terketmek, yerine akli olanı yerleştirmektir. Din yerini felsefeye bırakmak zorundadır. Bu zorundalığın peşin gerekliliği ise yerine gelecek olan felsefenin de dinsel olgular barındırmasıdır. “İtikatın yerini itikatsızlık, İncil’in yerini akıl, din ve kilisenin yerini politika, gökyüzünün (cennetin) yerini yeryüzü (bu dünya), duanın yerini çalışma, cehennemin yerini fakruzaruret, İsa’nın yerini insan almalıdır.“ Bu değişimler arasında ki fark açıklıkla görülebiliyor ki, Feuerbach yeni bir din-felsefe ilişkisini ortaya koymuştur. Geleceğin felsefesinin temel dayanaklarından biri budur. Bir diğeri ise Hegel felsefesini tamamen terk etmektir ki nedenlerini yukarıda açık bir dille açıkladım. Felsefenin dinin yerine geçmesi bizlere yeni bir çağ açacaktır. Çünkü tarih boyunca baktığımızda tüm çağlar dinler vasıtası ile değişmiştir. Buradaki dinin felsefeye devredilmesi de yeni bir çağ başlatacaktır. Bu çağda teoloji yerine antropoloji olmalıdır. Tanrı artık insanileştirilmelidir. Tanrı teolojiden ayrıldığı sürece, insanileştirilmiş olur. Tanrı sonsuzdur, Tanrı için böyle düşünen akıl kendi sonsuzluğunu idrak etmiş olur. Tanrı zorunlu özdür, akıl burada ise kendi zorunluluğunu kanıtlar. Tanrı değişmez, ebedi ve zaman dışıdır, Değişmeyen, her yerde geçerliliğini koruyan ve genel hakikatler açısından zorunlu olan akılın özüdür. Yani din yerine geçen felsefe insanı insan olarak ele alır ve buna göre yaşamasını sağlar. 

 Feuerbach’a göre insanlığın iki yaşamı vardır. İç yaşam ve dış yaşam. İnsan iç yaşamını dış yaşamına vurduğu taktirde dini olgular gelişir. Bu dini olguları felsefe ile değiştirip tamamladığımızda insan, yetkin bir hayat yaşar. Çünkü insan insana ait olan durumları kendi içerisinden dışlamadığı sürece insan kalabilir. Bu yeni çağ felsefesinin en önemli sloganlarından biridir. Yeni çağın felsefesi-aynı zamanda dini- geleceğin gereksinimlerini bilen, buna göre davranan ve mevcut yönetiliş biçimini korumak yerine bu gibi değişimlere açık olan bir felsefedir. Özü bakımından insanın ihtiyaçlarına odaklanan ve temelinde insan olan bir felsefedir.

Kaynakça

-Geleceğin felsefesi,L.Feuerbach,Say yayınları,2012

-Hristiyanlığın özü, L.Feuerbach, Say yayınları, 2008

Bir Cevap Yazın