TATAR ÇÖLÜ’NDEN GELEN ARZU
Tatar Çölü’nden Gelen Arzu:
İstediğimiz, arzu ettiğimiz ve uğruna çabaladığımız hayallerin madalyon gibi iki yüzü vardır. Kimi zaman iyiyi, kötü olduğunu bilmeden arzu ederiz. Kimi zaman kötüyü, iyi olduğunu bilmeden iteriz. Arzularımız bizi yönlendirirken hayat yolunda, iyi ve kötüyü bulmak çoğu zaman tatmin etmez bizi. Arzularımıza sahip olunca eskisi kadar önem vermeyiz ve yeni arzuların peşinde koşarız. “Fanteziler gerçek dışı olmak zorundadır. Çünkü elde ederseniz onu kaybedersiniz.” Lacan bu sözünü söylerken elbette hayatımızdaki arzulardan beslenerek söylüyor. Olmasını istediğimiz olayların, elde etmek istediğimiz umutların hep uzaklarda olmasını isteriz. Bu istek fark etmeden var olur beynimizde.

Kavuşulamayan aşklar, bitmemiş filmler, sonu olmayan hayatlarımız hepsi heyecan verir bize. Bizden esirgenen şeyler konusundaki saplantımız çocukluk döneminde başlar, istediğimiz oyuncağı alamayınca daha çok ağlarız. İstediğimiz kişi bize yüz vermeyince platonik aşkımızın alevlendiğini hissederiz. Elimizin altında olanı değil hep aklımızın kaldıklarının hayalini kurarız. “İnsan uzaklara özgü bir varlıktır” der Heiddeger “Hep kendinden başka yerdedir.” Sonu olan, bildiğimiz şeyleri istemeyiz hayatımızda. Hep uzaklarda, hep hayallerde yaşarız. Burada olan bitmiştir, tükenmiştir çoğu zaman. Elde olanın değil, uzakların peşindeyizdir her zaman.
TATAR ÇÖLÜ
İtalyan edebiyatının ünlü eserlerinden biri olan Dino Buzzati’nin romanı Tatar Çölü’nde, Teğmen Drogo Bastiani Kalesi’ne atanır. Fakat hiçbir şey olmayan, şehirden uzak kaleye atanmaktan pek mutlu olmaz ve tekrar tayinini ister. Tayinin tekrar çıkmasını beklerken bu gizemli kalenin içinde olanlara anlam veremez ve herkesin Tatar Çölünde bir düşman olduğunu düşünmesinden dolayı kafayı yediğini sanar. Herkes çölde tatarlar olduğunu ve kaleye saldıracağını inanmaktır ama yıllardır kaleye hiçbir saldırı olmamaktadır. Drogo zamanla kaleye alışır ve diğer herkes gibi orada kalır.

Bu romanın arzularla bağlantısı, sonu gelmez bir bekleyin kaledekilere verdiği zevktir. Düşmanın gelmesini her gün beklemek; bu işe yaramaz, şehirden uzak kalede olan askerler için bir maceradır. Hep uzaklarda birileri olduğunu, her gün aynı heyecanla beklerler. Durmak, bir şeylerin olmayacağına inanmak zayıflık katar insana. Amaçsızlıktır. Oysa insan varoluşsal bir amaca hizmet etmek için buradadır. Arzularımızın bize her gün uyanmak için yardım etmesini isteriz. Kaledeki askerlerin uyanmak için bir neden ihtiyacı vardır. Her gün amaç Tatar Çölü’ne bakmak ve düşman beklemektir. Amaçtan yoksun olmazlar. Arzunun gerçek olması için hep eksik olması gerekir. Düşmanın hiç saldırmaması gerekir ki her gün uyanmak için bir sebepleri olsun.
Mutlu bir ev, mutlu bir ilişki, mutlu bir aile tablosu, sonu gelmez güneşli günler. Hepimizin ulaşmak istediği hayata ne kadar benziyor bu cümle. Goethe der ki “asıl kabus, ardı arkası kesilmeyen güneşli günlerdir.” Çünkü o zaman insan amaçtan yoksun olur, uğruna savaşacağı günler yoktur karşısında. Hayat uzun bir mücadeledir. İnsan arzuları ile var olmalı fakat onların esiri olmamalıdır.
Sorunlarımıza sorun gözüyle değil, aşacağımız ve bize dersler verecek deneyimler olarak bakalım. Arzularımız hep ileriye giderken, bizi de ileriye götürecek.
KAYNAKÇA
DINO BUZZATI – TATAR ÇÖLÜ
SLAVOJ ZİZEK – HAYATIN ANLAMI VE ARZULAR ÜZERİNE https://www.youtube.com/watch?v=cKjNfXo8UDM